4. ÖRNEKLER
Biraz önce açıkladığımız dört özelliği ayrı ayrı örnekler üzerinde gösterelim.
• Örnek: 1
Dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğu, Hz. Peygamberin altıncı 'bin'in sonlarında gönderildiği; Mehdi ve Deccalin zuhur tarihleriyle kıyametin kopuş tarihinin hesaplanmasına esas alınan bütün rivayetler uydurmadır.
Yaşadığı dönemde bütün bu ihbarlara inanan ve onları "El-Keşf min mucâvezeti hâzihi'l-umnıeti'l-elf' isimli risalesinde derleyen İmam-ı Suyutî (911) günümüzde yaşamış olsaydı, herhalde bu risalesini yazdığından ötürü hayli hayıflanırdı. Çünkü zaman, İmam Suyutî'nin verdiği bütün ihbarları yalanlamıştır.
Nitekim 13. hicrî asırda yaşayan müfessir Âlûsi(1217-1270), A'raf: 187 âyetinin tefsiri münasebetiyle, Suyutî'nin adı geçen risalesini tanıttıktan sonra şöyle devam eder: 'Eğer içinde bulunduğumuz yüzyılın sonuna kadar mehdî zuhur etmezse onun (Suyutî'nin) dayandığı bütün deliller yıkılır.. .'"(Menâr tefsiri, ilgili âyetin yorumunda, naklen).
Evet Âlûsî'nin içinde yaşadığı 13. yüzyıl çıkalı bir yüzyıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ yaşyoruz ve hâlâ hesap yapanlarımız, hâlâ tarifine uygun bir mehdî bekleyenlerimiz var.
• Örnek: 2
Buhari'de şöyle bir hadis yer almaktadır. (56: 95 ve 61: 25'de):
'Siz Türklerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz..." ve Nesâî’de(25:42) ise hadis şu şekildedir:
"Müslümanlar Türklerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz..."
Hepsi Ebu Hureyre'den rivayet edilen bu hadislerin devamında, Türklerin fiziksel tasvirleri de verilmiştir: "...küçük burunlu yassı burunlu..."
Tirmizi ve İbn Mace'de ise 'Türk' ismi tasrih edilmemekte "Siz, küçük gözlü, yassı burunlu... bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmaz." denmektedir.
İmam Ahmed'in Müsned'inde ( 5/348-49) ise, Bureydetu'l-Eslemi'den (r)
"Ûmmetimi: yavan yüzlü, küçük gözlü... bir kavim üç defa önüne katarak Arab yarımadasına sürecek..." Dediler: Ey Allah'ın nebisi, kimdir onlar?" Cevap verdi: “Onlar Türklerdir. Allah'a andolsun onlar, müslümanların mescidlerinin direklerine atlarını bağlayacaklar.'
Rivayetin devamı ise şöyle:
"Hz. Peygamber'den (s) duyduğu bu haberden dolayı, Bureyde(r), "Türk emirlerinin belasından (hîn-i hacette) kaçıp kurtulmak için yanında daima iki veya üç deve ile gerekli yol malzemesini bulundururdu."
Şarih İbn Hacer, Emevîler döneminde Türklerle savaşılmış dduğunu hatırlatmasına rağmen (Feth: 6/609), kıyametin neden kopmadığını izah etmez. Yine, İbn Hacer, yaşadığı dönemde, artık Türklerin, ne Araplarla ne de müslümanlarla savaşmadıklarını; çünkü kendilerinin müslümanların safına geçmiş bulunduklarını ve kafirlere karşı savaşmakta olduklarını da hatırlatmaz.
Fakat Türklerin menşei hakkında şu ilmî(!) izahı vermekten geri kalmamaktadır ''Vehb b. Münebbih'den: 'Onlar (Türkler), Ye'cüc ve Me'cüc'ün amca oğullarıdır. Hz. Zulqarneyn (s), şeddi inşa ederken Ye'cüc ve Me'cüc'ün bir kısmı şeddin dışında bulunuyorlardı. Onlar (farkına varılmadan) şeddin dışına terk olunduklarından türk' ismini aldılar."
(Bir dönemin Türk düşmanlığının tefsir kitaplarına da nasıl yansıdığını; oralarda, yukarda verilen Vehb b. Münebbih'inkine benzer rivayetlerle Türklerin nasıl yamyamlaştırıldığını... toplu halde görmek için bkz: Ye'cüc ve Me'cüc ve Türkler - Doç. Dr. İsmail Cerrahoğlu, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi c. XX, s. 97-125)
• Örnek: 3
İslâm tarihinde genel olarak "Haricîler" diye adlandırılan, çoğunlukla bedevî kabilelerden oluşan ihtilalci bir fırka vardır.
Hz. Osman'ın (r) öldürülmesine sebep olan isyanda rol alan, 'hakem olayı'na kadar Hz. Ali (r) ile beraber olmalarına rağmen hakemlerin kararlarından sonra "Hüküm ancak Allah'ındır" sloganını atarak ondan ayrılan ve düşmanlıklarını sürdürmeleri sonucu Hz. Ali (r) tarafından Nehrevân'da kılınçtan geçirilen, fakat haşin tabiatları ve ihtilalci karakterleriyle Emevî ve Abbasî iktidarlarını uzun zaman uğraştıran ve hatta yer-yer bağımsız devletçikler niteliğinde görünümleriyle ve siyasî-itikadî görüşleriyle İslâm tarihine damgasını vuran bu fırka aleyhinde gaybî ihbar niteliğinde bir rivayet vardır.
Bu rivayet; hemen hemen bütün hadis, sîret, tarih ve nihal (mezhepler) kitaplarında çeşitli şekillerde yer almaktadır. Haricîlerin zemmi ve onlarla savaşılmasının emredilmesi muhtevasındaki bu rivayet (hadis) hakkında İbn Teymiyye'nin "Hadisçilere göre bu hadis mütevatirdir" dediği bildirilmektedir.
Bu hadisin en yaygın haliyle önce anahatlarını bölümlere ayırarak verelim:
a) Resûlullah (s) bir ganimet dağıtımı yapmaktadır;
b) Bu fiilini seyreden bir bedevî onun adaletli davranmadığını söyler;
c) Resûlullah bu itham karşısında sinirlenir ve bedeviye teessüf eder;
d) Bazı sahabeler bedevîyi öldürmek için Resûlullah'dan izin isterler;
e) Resûlullah (s) onları bundan men eder (ve şöyle der):
f) "Bunun soyundan öyle bir kavim çıkacak ki,
g) onların ibadetleri yanında kendi ibadetlerinizi azımsarsınız (yani onlar çok ibadet ederler);
h) çok Kur'an da okurlar fakat okudukları Kur'an boğazlarından aşağı geçmez (kalplerini etkilemez)
i) Onlar, bir okun hedefini delip geçmesi gibi bir anlık İslama girmiş ve hemen çıkmışlardır.
j) Siz onlarla karşılaştığınız zaman onlarla 'Ad kavmi öldürülüşüyle (yani 'Ad kavmi nasıl yok edildiyse öyle yokedercesine) savaşın."
Okuyucuya kolaylık sağlamak için hadisin her bölümünün bazı varyantlarını sadece Müslim'in Sahihinden (Kitab: 12, Hadis: 140-160) irdeleyelim, (parantez içindeki rakamlar hadis numaralandır):
a) Ganimet Huneyn savaşından elde edilmiştir, dağıtım Ci'rane'de yapılmaktadır (142) / Ganimeti Ali (r) Yemenden göndermiştir (144) / Ganimetin kaynağı ve dağıtım yeri belli değildir. (148)
b) Küstah bedevî Temimli Zu'l-Huveysıra'dır (148) / İsim verilmemiştir. (Diğerleri)
c) Bedevî ile Resûlullah (s) arasındaki konuşma ve bedevînin tasviri farklı farklıdır. (142, 143, 144)
d) Bedevîyi öldürmek isteyen Ömer'dir (r). (142) / Halid b. Velid'dir (r). (143) / Her ikisidir (145)
e) Halid b. Velid, bedeviyi öldürme konusunda Resûlullah'la (s) tartışmıştır (144) / tartışma yoktur. (143)
f) "Bunun soyundan öyle bir kavim çıkacak ki..." (145, 146) / "Bunun soyundan öyle bir kavim var ki..." (143) /"Bu ve arkadaşları...l42) / "Ümmetimden bir kavim çıkacak ki..." (156)
g) İbadetlerden namaz ve oruç sayılmıştır. (148) / Bu bölüm yoktur. (142-144)
h) Okudukları Kur'ân boğazlarından aşağı geçmez (142-144) / Namazları boğazlarından aşağı geçmez (156).
i) Bu cümle her hadiste yeralmamıştır.
j) Ad kavmi (143) / Semûd kavmi (şüpheli ibarelerle) (144, 145)/ Diğer hadislerde bu cümle yok.
Diğer kaynaklarda da aynı ihtilafları -hatta daha fazlasıyla-görmek mümkündür.
Sadece bir kısmını verdiğimiz bu varyantlar üzerinde düşünülürse:
1) Rivayetin herhangi bir bölümünün lafzen mütevatir olmasına imkân bulunmadığı;
2) Bazı rivayetlerde, (f şıkkı varyantlarında) Hz. Peygamber'in (s) sözlerinin "geleceği ihbar' niteliğinde olmayıp zamanındaki bir vakıanın tasviri olduğu sonuçlarına varılacaktır.
Bununla beraber rivayetin sahih bir özünün olması gereği de ortaya çıkmaktadır. Bu sahih özü ortaya çıkarabilmek için sîret ve tarih kitaplarında 'Huneyn ganimetlerinin taksimi' olayı ile 'Nehrevan' savaşını dikkatle inceledikten sonra, yukarıda verdiğimiz 'psikolojik zaaflar'ın etkisini gözönüne alarakdüşünmemiz gerekmektedir. Şöyle ki: