10-TÖRE CİNAYETLERİNİN ARKASINDAKİ BAZI GERÇEKLER(!)
Bir rivâyette de, Arap beylerinden bir bey olan, 7 kızını kocaya vermeye utanan ve kızlarının tamamını öldüren Dihye adında birisinin pişman olarak Hz. Peygamber’e geldiği ve: “Bana bir rahmet var mıdır?” dediği, Hz. Peygamber’in bir zaman şaşırıp kaldığı, bunun üzerine Cebrâil’in gelerek Allah Teâlâ Hazretleri’nin o kişiye şöyle demesini emrettiği haber verilmektedir:
“Benim izzetim hakkı içün ol vakit ki, Lâ İlâhe İllallah Muhammedü’r-Rasûlullah dedi, yetmiş yıllık küfrünü affettim. Kızlar hûd (zaten) onun idi. Onlar içün af etmez miyim?”[]
Burada Yüce Allah’a söylettirilen “kızlar zaten onundu, istediğini yapabilir, öldürebilir de” şeklindeki bir anlayış kesinlikle yanlıştır.
Gerek Kur’ân’ın, gerekse Sünnet’in böyle bir düşünceyi onaylaması söz konusu değilken, bu tür garip ve çelişki dolu, insan hayatını hiçe sayan rivâyetler sonucu günümüzde bile zaman zaman aile meclisleri toplanıyor, güya namuslarını temizlemek için cinâyetler işliyor, zulme ve tecâvüze maruz kalarak veya nefsine uyarak gayr-i meşrû bir ilişkiye girmiş genç kız ya da kadınlar göz göre göre öldürülebiliyorlarsa, bu tür uydurma haberleri içeren kitapların ve bir kısım eksik bakış açılarının etkilerinin ne boyutlarda olduğu tahmin etmek zor değildir.
Böyle bir zihniyet, Allah’ı şahit göstererek, hem de bizzat O’na söylettirilerek oluşturulursa, töre cinâyetlerinin ardının arkasının kesilmeyeceği aşikardır. Oysa bu tür haberlerin âyetlerle çeliştiği ortadadır. Zîra âyetler, hayasızca davranışlarda bulunan kadınları suçları sâbit olduktan sonra bile öldürmeyi değil, 100 değnek cezadan sonra ölüm onlara gelinceye ya da başka bir kapı açılıncaya kadar evlerinde hapsetmeyi emretmektedir.[]
Kişinin bu şekilde bir imtihâna tabi tutulduğu, adâletten ayrılmaması gerektiği bildirilmekte, herkesin yapıp ettiklerinin karşılığını mutlaka alacağı hatırlatılmaktadır.[]
Bu âyetlerde haksız yere hiçbir kimsenin diğerinin canına kıyamayacağına[]
ve cinâyeti tercih edip işin kolayına kaçarak “sorumluluklarından” kurtulamayacağına da dikkatler çekilmektedir.[]
Kadınlara böyle bir gözle bakılmasının arkasında yatan sebeplerden birisi de, ataerkilliğin dînî-Îslâmî söylem biçiminin beslendiği kaynaklardan olan popüler dînî-didaktik eserlerde verilen bu tür mesajlardır.[]
Doğru ve isâbetli olmadığı anlaşılan bu tür mesajların gelecek nesillere aynen aktarılmasından önce, ciddî bir eleştiriye tâbi tutularak uygun şekilde düzeltilmesi ve karşılaşılan hataların tekerrürünün önlenmesi maksadıyla Kur’an ve Sünnet mahreçli çalışmaların yapılması gerektiği açıktır.
Geniş bilgi için bkz, Dr. Ahmet Emin Seyhan, Hadislerde Kıyamet Alametleri, s. 96-97