Yukarıda geçen ayetler arasındaki ilişkiler ağı, malesef bugüne kadar görülememiştir. Bunun tabii sonucu olarak; muhkem, müteşabih, mesânî ve tevil kelimelerine farklı anlamlar yüklenmiştir. Bunu bilerek yapanlar olduğu gibi bilmeyerek veya eskilerin kör taklitçisi olarak yapanlar da olmuştur. Bu yüzden bazı âyetler görmezlikten gelinmiş, bazıları da yanlış açıklanmıştır. Talak 1-3 ile Bakara 229 ve Mumtehine 10; görmezlikten gelinen âyetlere, Hac 15, Nur 33 ve Taha 96, yanlış açıklanan âyetlere örnek olabilir.
Fakihler, boşanma ile ilgili sistemlerini kurarken, hem talakı detaylı olarak anlatan Talak suresindeki âyetlere, hem de kadınların evliliğe son verme yetkilerini düzenleyen iftidâ ile ilgili âyetlere gereken önemi vermemiş, onları âdeta görmezlikten gelmişlerdir. Müfessirler de bu yaklaşıma destek vermişlerdir. a- Talak 1 ve 3. âyetler :
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Ey Peygamber! Kadınları boşadığınızda iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah’tan sakının. Onları evlerinden çıkarmayın. Onlar da çıkmasınlar. Açık bir fuhuş yapmış olurlarsa o başka. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa kendine yazık etmiş olur. Bilemezsin, belki Allah bunun ardından yeni bir durum ortaya çıkaracaktır.”
“Kadınlar sürelerinin sonuna geldikleri zaman onları ya maruf ile tutun veya maruf ile ayırın. İçinizden güvenilir iki kişiyi şahit tutun; şahitliği Allah için yerine getirin. İşte Allah'a ve ahiret gününe inanan kimseye verilen öğüt budur. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa o, ona bir çıkış yolu açar.
Ona, beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a güvenirse, o ona yeter. Allah onu, hedefine ulaştırır. Allah her şey için bir ölçü koymuştur”. (Talak 65/1-3)
Ömer'in oğlu Abdullah, karısını hayızlı iken boşamıştı. Ömer, bunu Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve selleme sorunca o, şöyle demişti:
"Söyle ona, eşine dönsün; temizleninceye kadar ondan ayrılmasın. Sonra adet görür arkasından tekrar temizlenirse, bundan sonra isterse birlikte olmaya devam etsin, isterse ilişkiye girmeden onu boşasın. Bu, o iddettir ki, Allah kadınları ona göre boşamayı emretmiştir ." Abdullah dedi ki; “Peygamberimiz, boşamayı geçersiz saymış ve şu ayeti okumuştu: “Ey Peygamber! Kadınları boşadığınızda iddetlerini gözeterek boşayın.” Yani onları iddetlerinin başlangıcında boşayın ."
Demek ki, “...iddetlerini gözeterek ...“ boşamak için kadının hayızlı olmaması, eğer temizse o temizlik dönemi içinde eşiyle ilişkiye girmemiş olması gerekir. Abdullah’ın boşaması bu ölçüye uymadığı için Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellemin buna çok sinirlendiği rivayet edilmiştir .
Bunun önemli hikmetleri vardır. Erkek, hayızlı eşiyle ilişkiye giremeyeceğinden huzursuz olabilir. Kadın hayızdan temizlenince erkeğin ona arzusu üst sınıra çıkar. İlişkiye girince arzusu azalır. Erkeğin karısını, ilişkiye girdiği temizlik döneminde boşayamaması, boşama önünde tabii bir engel oluşturur.
Talakla birlikte kadın iddet beklemeye başlar. Bu süre, adet gören için üç kere adet görüp temizleninceye kadar geçen süredir. Adet görmeyen üç ay, hamile olan da doğuma kadar bekler .
"Kadınları iddetleri içinde boşayın" emrinden sonra yapılacak şeyler şöyle sıralanmıştır:
1- İddeti saymak,
2- Kadını evden çıkarmamak,
3- Kadının çıkmaması,
4- Süre bitiminde kararı gözden geçirip kadını ya iyilikle tutmak veya iyilikle ayırmak.
5- İki kişiyi şahit tutmak.
İddeti sayma, erkeğe verilmiş bir görevdir. Bu, eşiyle yakından ilgilenmesini zorunlu kılar. Eğer iddeti saymazsa, süreyi geçirerek eşine dönme hakkını da kaybedebilir. Bu süre içinde kadının, kocasını doğru bilgilendirmesi gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri o kadınlara helâl olmaz.” (Bakara 2/228)
Adet olduğu halde olmadım derse günaha girer.
Eşlerin iddet bitinceye kadar ayrılmamaları önemlidir. Kadın evden çıkar veya çıkarılırsa eşler, bir başkasının yanında birbirlerinin kötü hallerini ortaya dökerek soğukluğun artmasına sebep olabilir ve kötü niyetli kişilerin engeline takılabilirler. Bunun zararını kendileri çeker. “... Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa kendine yazık etmiş olur...” âyeti bunu göstermektedir.
Erkek bu süre içinde durumu gözden geçirip daha sağlıklı bir sonuca varabilir. Kadın da kocasını ikna etme fırsatını yakalar. Çünkü iddet bitinceye kadar koca, eşine dönme kararı verebilir. Bu süre içinde kadının kocasına karşı davranışlarında bir sınırlama yoktur. Onun ilgisini çekmeye çalışabilir.
Hem boşama sırasında, hem de bekleme süresinin sonundaki işlemlerde şahit bulundurmak gerekir. Böylece işlemin başı ve sonu tespit edilmiş olur. Kur’an’ın, evlenmede şahit şartı koşmayıpboşamada koşması, bu işleme daha çok önem verdiğini gösterir.
Buraya kadar anlatılanlar, bir tek boşama ile ilgili işlemlerdir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"O talak iki defa olur. "الطَّلاَقُ مَرَّتَان (Bakara 2/229) Yani yukarıda anlatılan biçimiyle talak ancak iki defa olabilir. Çünkü (الطلاق)’ın başındaki “ال” marifelik ekidir;“O bilinen talak” demek olur. Bu da Talak sûresinde açıklanmış olan talaktır. Çünkü talak, başka bir yerde açıklanmamaktadır.
“Erkek üçüncü defa boşarsa, artık bu kadın ona helal olmaz . Kadın başka bir kocayla evlenir, o da boşarsa bakarlar: Eğer Allah’ın koyduğu sınırlarda duracakları kanaatine varırlarsa, birbirlerine dönmelerinde bir günah yoktur…” (Bakara 2/230)
Meşhur dört mezhep ile Zahiri mezhebi, sistemlerini kurarken Talak 1-3. âyetlerini dikkate almadıkları için bu mükemmel talak sistemi kaybolmuş ve savunulamayacak bir hale dönüşmüştür.
Bu temel hata, başka hatalar doğurmuştur. “الطلاق مرتانO talak iki defa olur” (Bakara 2/229) ayetindeki ال üzerinde ya durulmamış, ya da cins için olduğu iddia edilmiştir. Cins için olunca âyetin anlamı “Erkek karısını en fazla iki kere boşayabilir” demek olur. Ama boşamanın üç defa olduğu kesindir. Bu sebeple ال ‘ın cins için olduğunu savunanlar cümleninb bv yapısını kökten değiştirmek zorunda kalmışlardır. Serahsî şöyle der: “Mubah talakların tamamı iki defadır ve üçüncü defadır .” “Üçüncü defadır” sözünü katma mecburiyeti varsa “ال”in cins için olma ihtimali kalmaz. Arapça bilen herkes bu açık yanlışı anlar.
الطلاق مرتان ‘daki مرة, bir zaman dilimini gösterir. el- Kâsânî şunları söyler:
Sanki Allah bu ayette, “onları boşamak istediğiniz zaman iki defada boşayın” demiştir. Ayrı ayrı boşamanın emredilmesi bunların bir arada yapılmasının yasaklanması olur. Çünkü arada zıtlık vardır. Öyleyse talakları birleştirmek haram veya mekruh olur.” el- Kâsânî, mezhebinin tesiri ile yine de talakları birleştirmeyi kabul etmiştir . Bir şeyi hem yasak hem geçerli saymak ciddi bir çelişkidir.
Tefsirciler de; ne مرةkelimesi üzerinde durmuşlar, ne de Bakara 229 ile Talak Suresi arasında ilişki kurmuşlardır .
Bu yanlışların sonucu olarak meşhur dört mezhep; karısına, “seni üç talakla boşadım” diyen kocanın, onu üç kere boşamış olduğunu kabul etmiştir. Bu mezheplere göre, kadının hayızlı veya temiz olması, o temizlik dönemi içinde eşiyle ilişkiye girmiş bulunması, ya da gerdeğe girmemiş olması neticeyi değiştirmez.
İbn Abbâs’ın bildirdiğine göre Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebû Bekir devrinde ve Ömer’in halifeliğinin ilk iki yılında üç talâk, bir talâk sayılırdı. Hattâb oğlu Ömer: “İnsanlar ihtiyatlı olmaları gereken bir konuda aceleci davranmaktalar. Acaba, onu, onların aleyhine geçerli saysak mı?” dedi ve geçerli saydı .
Sonra fetvalar, şaşırtıcı bir şekilde değişti. Abdullah b. Abbas , Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mes’ûd, Ömer b. Abdülaziz ve Mervan b. El- Hakem’in buna göre fetva verdikleri bildirilmiştir .