ANASAYFA

FORUM

HABERLER

ZİYARETCİLER

SORULARINIZ

KİTAP

EFENDİMİZ

NAMAZ

HİKMETLİ KİTAP

FİLİMLER


   
  Tevhid Nesli geliyor....
  16-KUR´ANI ANLAMA METODLARINA UYULMADIĞI İÇİN YANLIŞ AÇIKLANAN AYETLER
 

16-KUR´ANI  ANLAMA METODLARINA UYULMADIĞI İÇİN YANLIŞ AÇIKLANAN AYETLER


Bir çok âyetin meali ve açıklaması yanlıştır. Hac Suresi 15, Taha Suresi 96. ve Nur Suresi 33. âyetler buna örnek verilebilir.

a- Hac Suresi 15. âyet

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

 مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى

السَّمَاء ثُمَّ لِيَقْطَعْ فَلْيَنظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ {15}
“Kim Allah'ın, artık ona, dünyada ve âhirette yardım etmeyeceği kanaatine varırsa, bir sebebe tutunup semaya uzansın, öbür ilişkiyi kessin; bu yol kendini bunalımdan, gerçekten çıkaracak mı, ona baksın." (Hac 22/15)

Bunun hemen arkasından şu âyet gelir:
وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَأَنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يُرِيدُ
{16}
İşte böylece biz onu apaçık âyetler olarak indirdik. Çünkü Allah, isteyeni yola getirir.
(Hac 22/16)

                                   (1)Tefsirler ve meallerdeki açıklama

Tefsirler ve mealler, bu âyeti üç şekilde açıklamaya çalışmışlardır:

Birinci açıklamada; “Kim ona, Allah'ın dünyada ve âhirette yardım etmeyeceğini sanıyorsa” bölümünde “ona” zamiri ile Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve selleme işaret edildiği kabul edilir. Bu görüşte olanlar ikiye ayrılırlar. Bir gruba göre âyetteki sebeb, ip anlamınadır. Sema ile kastedilen de evin tavanıdır. Âyet şu anlama gelir:

Her kim Peygambere, Allah’ın dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini sanıyorsa evinin tavanına bir ip uzatsın, sonra intihar etsin; baksın ki, onun bu hilesi nefret ettiği şeyi giderecek mi
?”

İkinci gruba göre semâ gök, sebeb ise bildiğimiz sebeptir. Âyet şu anlama gelir:

Her kim Peygambere, Allah’ın dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini sanıyorsa bir sebeple göğe uzanıversin de ona Allah’tan gelen vahyi kessin; baksın ki, onun bu hilesi nefret ettiği şeyi giderecek mi ?


İkinci açıklamadaona” zamiri “=
من kim”i gösterir, sebeb, ip, sema da evin tavanıdır. Âyet şu anlama gelir:

Her kim kendine, Allah’ın dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini sanıyorsa evinin tavanına bir ip uzatsın, sonra onunla intihar etsin; baksın ki, onun bu hilesi nefret ettiği şeyi giderecek mi ?


Taberî, Zemahşerî ve İbn Kesîr bu iki anlamdan birincisini tercih etmişlerdir .
Üçüncü açıklamaya göre semâ, bildiğimiz gök, sebeb ise ip anlamınadır. “... ilişkiyi kessin” diye tercüme edilen
ليقطع yol katetsin” yani dünya ile ilişkiyi kesip göğün yukarısına gitsin, peygambere gelen yardımı engellemeye veya rızık elde etmeye çalışsın, demek olur .
Muhammed Esed bu anlamı tercih etmiş, farklı olarak sebeb’e yol anlamını vermiştir. Onun Türkçe’ye çevrilen meali şöyledir:

Kim Allah’ın kendisine bu dünyada da, ahirette de yardım etmeyeceğini düşünüyorsa göğe başka bir yolla ulaşmayı denesin de yol katetsin; ve böylece görsün bakalım bu hilesi onu sıkıntısından kurtaracak mı ?


Bazıları, bu âyetin, Hac Suresinin 11. ve 12. âyetleriyle ilişkili olduğunu söylemiş ama bunun nasıl bir ilişki olduğunu göstermemişlerdir.

Yukarıdaki tefsir ve meâllerin anlaşılamaz olduğu ortadadır. Çünkü âyet bağlantılarından koparılmış ve bir boşluk doğmuştur. Boşluğu gidermek için yeni hatalar yapılmış, bir hata diğerini doğurmuştur.


Birinci açıklama tutarsızdır; çünkü “O zamiri ile Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem’e işaret edilmesi imkansızdır. Zamirler, kendilerinden öncesini gösterirler. Hac Suresinin 1. âyetinden buraya kadar bir tek yerde Allah’ın Elçisinden söz edilmemiştir.

Bu anlamı verenlerin birinci grubuna göre, Peygamber düşmanı olup Allah’ın peygamberine, dünyada da ahirette de yardım etmeyeceği kanaatinde olan kişi intihar etmelidir. Böyle bir kişi sadece mutlu olur. Hiç ona, “öfkeni gidermek için intihar et”, denir mi?.

Bu tefsiri yapanlar, satır arasına bazı şeyleri sıkıştırarak hatayı azaltmaya çalışmışlardır. Elmalı’nın şu sözü, bu konudaki ortak tavrı yansıtmaktadır:
Yani onun o zanda bulunması, kin ve kıskançlığından, Peygamberin dünya ve ahirette ilahi yardım görmemesini ve başarıya ulaşmasını istememesindendir .”

İkinci açıklama da tutarsızdır. Onlara göre. bu kişi göğe uzanıp gelen vahyi kesmeliymiş. Böyle bir şey kimin aklından geçer!?

Âyet şöyle bitiyor: “.... baksın ki, tuzağı öfkelendiği şeyi giderecek mi?”
İntihar edip ölen kişi dönüp neye bakabilir?

Zemahşerî diyor ki: Tuzak denmesi, yapabileceği başka bir şey olmadığı içindir. “.... baksın ki, tuzağı öfkelendiği şeyi giderecek mi? sözü de, “hayal dünyasında böyle bir şeyi tasarlasın da baksın ki, peygambere gelen ve kendini öfkelendiren yardımı kesebilir mi?” anlamınadır .
Göğün yukarısına doğru ip uzatılabilir mi? Yahut dünya ile ilişkiyi kesip göğün yukarısına hangi yolla gidilebilir? Bunu bugünkü uzay çalışmalarına delil gösterme imkanı da yoktur. Çünkü bu yorumu yapanlar, Peygamberin hayatında, ona muhatap olan kafirleri hedef almışlardır.

İkinci açıklama da tutarsızdır. Allah’ın kendine dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini sanan kişinin öfkesini giderecek hile, yardım almasını sağlayacak hile olur. Yoksa intihar için hile yapılmaz. Allah kendine ahirette de yardım etmeyecekse neden intihar etsin? Allah’ın Kitabında böyle anlamsız şey olur mu?
Allah insana çözüm yolunu gösterir, böyle batıl bir yol göstermez.

Üçüncü açıklamanın da tutarlı bir yanı yoktur. Dünya ile ilişkiyi kesip göğün yukarısına doğru gitme, peygambere gelen yardımı engelleme veya kendi için rızık elde etme gayreti nasıl olabilir? İnsanların göğe ulaştıkları bir yol var mı ki, Muhammed Esed âyete, göğe başka bir yolla ulaşmayı denesin de yol katetsin; şeklinde anlam veriyor?

Bu bölümde Hac Suresinin yalnızca 15. âyeti üzerinde durulmuştur. Aşağıda görüleceği gibi geleneksel yöntemde ayetlerin öncesi ve sonrası ile ve diğer ayetlerle bağlantısı yeteri kadar gösterilmediğinden 15. ayetle bağlantılı ayetler de anlaşılamaz biçimde yorumlanmıştır. Konunun bu yönü bundan sonraki bölümde ele alınacaktır.



                                  (2 )Müteşâbih ve mesânî yöntemiyle açıklama

Kur’an’ın diğer âyetleri gibi Hac Suresinin 11’den 16’ya kadar olan âyetleri de birbiriyle ilişkilidir.

11. Âyet:
“İnsanlardan kimi Allah'a sınırda kulluk eder. Eline bir imkân geçse rahatlar; başına bir sıkıntı gelecek olsa yüz çevirir. Böylesi dünyayı da kaybeder, âhireti de. Apaçık kayıp işte budur.”


Herkes, bu dünyada imtihandan geçirilecektir. Kimileri;

 

 “Başlarına bir sıkıntı geldiğinde şöyle derler: "Biz zaten Allah'a aidiz; nasıl olsa ona döneceğiz." (Bakara 2/156) Kimileri bu sabrı gösteremez,

 “Allah'ın çevresinden, kendisine zarar vermeyecek ve yarar da sağlamayacak şeyi yardıma çağırır. İşte bu, derin bir sapıklıktır”(Hac 22/12).

Kimi müslümanlar böyle durumlarda Eyüp Sultan gibi yatırlara koşar, onun ruhaniyetinden yardım isterler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“De ki, baksanıza, Allah’ın yakınından neyi çağırıyorsunuz? Gösterin bana, onların yeryüzünde yaratmış oldukları ne vardır? Yoksa onların göklerde bir payı mı bulunuyor? Bu konuda bana, bundan önce gelmiş bir kitap veya bir bilgi kalıntısı getirin bakalım. Eğer doğru sözlü kimseler iseniz.
Allah’ın yakınından kıyâmet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek kimseleri yardıma çağırandan daha sapık kimdir? Oysaki bunlar onların çağrısının farkında değillerdir.”
(Ahkaf 46/4,5)

Ama bu şahıs, onlara sığınmakla yetinmez, Allah’a yakın bildiği gerçek bir kişiyi “Zararı yararından yakın olan kişiyi de yardıma çağırır.” (Hac 22/13). Onun desteğini almak için cemaatine katılması gerekir. “... O ne kötü bir yardımcı ve bu ne kötü bir cemaat üyeliğidir
.” (Hac 22/13).

Halbuki yardım istediği kişi de yardıma muhtaçtır. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Onun yakınından çağırdıklarınız kendilerine yardım edemezler ki size yardım etsinler.”
(Araf 7/192)

Sonra bu aracılara kul olur, hediyeler, adaklar sunar, huzurlarında saygıyla eğilir ve şirke girerler. Ellerine bir şey geçmeden en büyük zarara uğrarlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Belki kendilerine yardımları dokunur diye Allah’ın yakınından tanrılar edindiler. Ama onların yardıma güçleri yetmez. Oysaki kendileri onlar için hazır askerdirler. “ (Yasin 36/74-75)

İnsanların çoğu, olağan üstü saydıkları bir kısım varlıklar, ata ruhları ve Allah’a yakın bildikleri kişiler aracılığı ile Allah’a ulaşmaya çalışırlar. İşte bu, hak ile batıl inançları ayıran temel farktır. İşte Hac suresinin 11, 12 ve 13. âyetler, bu yola girenlerin derin bir sapıklığa düşmüş olacağını, bildiriyor.

12. âyette yardıma çağrılan,
ما = şey ile ifade edilmiş ve onun; zarar vermeyecek, yarar da sağlamayacak şey olduğu vurgulanmıştır. 13. âyette ise من = kişi ile ifade edilmiş ve zararının yararından yakın olduğu bildirilmiştir. Bunlar, iki farklı şeyin yardıma çağrıldığını gösterir. Ama geleneksel yöntemde bu fark görülmemiş, her iki âyette de yardıma çağrılanın putlar olduğu sanılmıştır.

Çağdaş tefsircilerden Muhyiddin ed-Dervîş 13. ayeti, 12. âyetin tekrarı, onun bedeli saymıştır. Aşağıda görüleceği gibi bu, ez-Zemahşerî’nin yorumudur.

Bedel, bir kelime veya cümlenin diğerinin yerine geçmesidir. İkinci âyeti birincinin bedeli saymak aradaki farkı görmemek, yani ikinci âyeti, mana olarak birincinin tekrarı saymak olur. Bu; birinci âyetteki, zarar vermeyecek ve yarar da sağlamayacak şey, ifadesini ikinci âyette; zararı yararından yakın olan şey olarak değiştirmek olur. Bu da putun zarar verebileceğini, yarar da sağlayacağını, ama zararının yararından yakın olduğunu kabul etmek ve, çok sayıda âyetle çelişmek olur. Ez-Zemahşerî, bu büyük hatadan döneceğine şunları söylemiştir:

Eğer dersen ki, putların zarar vermesi veya fayda sağlaması reddedilmişken bu iki âyette var gösterilmiştir; bu bir çelişki değil midir? Derim ki; mana kavranırsa bu anlayış ortadan kalkar. Şöyle ki, Allah Teâlâ, kafiri zavallı duruma sokmuştur. Çünkü o, fayda ve zarar verme gücü olmayan cansız bir maddeye kul olur. Cahilliği ve sapıklığı sebebiyle inanır ki, şefaat isteyeceği zaman puttan yararlanacaktır. Sonra bu kafir, kıyamet günü putlar sebebiyle zarar gördüğünü, onlara kul olduğu için cehenneme girdiğini, iddia ettiği şefaatten de bir iz olmadığını görünce bağırıp çağırır ve şöyle der: “Zararı yararından yakın olan kişi!. O ne kötü yardımcı ve ne kötü bir arkadaştır .”

Zemahşerî’nin bu yorum kabul edilemez. Ebedi cehenneme mahkum olmuş kafir o anda, putun hangi yararını bekleyebilir ki “zararı yararından yakın” diyebilsin?
Zemahşerî o iki âyeti bir de şöyle yorumluyor:

“... Ya da “çağırır” ifadesi tekrarlanmış, sanki Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Allah'ın çevresinden, kendisine zarar vermeyecek ve yarar da sağlamayacak şeyi yardıma çağırır da çağırır.”
Sonra da sanki Allah, şöyle devam etmiştir: Mabut sayıldığı için “zararı”, şefaatçi sayıldığı için “yararından yakın olan kişi” ne kötü yardımcıdır! ”

Zemahşerî’nin bu ikinci yorumu hiç kabul edilemez. Çünkü bu, putun şefaatçi olacağını kabul etmek olur.

Muhyiddin ed-Dervîş diyor ki; 12. âyetle ilgili yorumların sayısı yediye ulaşır. Ancak onların hepsi mantık dışıdır... Bu âyet, nahiv ve tefsir alimlerini meşgul etmiş ama onlar, susuzluğu giderecek bir yorum getirememişlerdir .

İkinci ayet, birincinin tekrarı sayılırsa, bu işin içinden elbette çıkılamaz. Bunlar, insanların din perdesi altında nasıl sömürüldüğünü görebilselerdi âyetleri doğru yorumlarlardı. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Allah'la kendi aralarında hahamlarını ve ruhbanlarını rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa onlara, tek ilah olan Allah'a kul olmaları dışında bir şey emredilmemişti. Ondan başka ilah yoktur. O, onların ortak koştukları şeyden uzaktır.” (Tevbe 9/31)

12. âyetin sonundaki aşîr
العشير kelimesi de önemlidir. Aynı soydan gelip birlikte yaşayanlara aşiret denir. Aşîr ise, aynı soydan olan veya birbirini tanıyanlarla birlikte yaşayan kişidir . Bugün buna parti, grup veya cemaat üyesi denir. Allah’a yakın olduğuna ve manevi yardım yapacağına inanılan kimselerin etrafında cemaat oluşur. Onlara sığınanlar cemaate girer ve orada olmanın bazı faydalarını görebilirler. Âyette sözü edilen menfaat bu olmalıdır. Şu ayet, böyle bir menfaate dikkat çekmektedir:

(İbrahim) şöyle demişti: "Allah ile aranıza koyduğunuz putlara tutulmanız sadece bu hayatta birbirinize karşı bir sevgi ortamı oluşsun diyedir. Sonra, kıyamet gününde biriniz değireni tanımayacak ve biriniz diğerine lanet edecektir. Varacağınız yer o ateştir; size yardım eden de olmayacaktır."
(Ankebût 29/25)

Sıkıntılar karşısında sabır gösteren ve yanlış bir şey yapmamaya çalışanlar azdır. Ama

 “Allah, iman eden ve iyi işler yapanları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah, dilediğini yapar.” (Hac 22/14)

Allah'a sınırda kulluk eden, eline bir imkân geçince rahatlayan; başına bir sıkıntı gelince de aracılara yönelen kişinin Allah’ı ikna çabaları başarısızlıkla sonuçlanır ve bunalıma girer. “Allah'a ortak koşan öyle olur ki, sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor.”
(Hac 22/31).

Sıkıntı geçmeyince, artık dünyada da ahirette de Allah’tan yardım görmeyeceği kanaatine varır. Ama Allah, Hac suresinin 15. âyetinde ona demiş oluyor ki: O yanlış yolları bırak, emrime uy ve bana yönel de o bunalımdan çıkıp çıkmayacağını gör.

Bize göre Hac suresi 15. âyetin doğru meali şöyledir:

“Kim Allah'ın, artık ona, dünyada ve âhirette yardım etmeyeceği kanaatine varırsa, bir sebebe tutunup semaya uzansın, öbür ilişkiyi kessin; bu yol kendini bunalımdan, gerçekten çıkaracak mı, ona baksın."

 

 

 

 



DEVAMI»»

 
 
  Bugün 89 ziyaretçi bizimle...  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden