33.1.3. Ödünç Verilebilen Yakın Cinsleri Değişme
Allah'ın Elçisi şöyle demiştir:
“... Bu cinsler değişik olursa peşin olması şartıyla istediğiniz gibi satabilirsiniz.”
İlgili hadislerde, değişik cins olarak, aynı türden olan altın ile gümüş ve buğday ile arpa sayılmış, farklı türlerden olan hurma ile tuza yer verilmemiştir. Allah'ın Elçisi şöyle demiştir:
“Gümüşe karşılık altın elden ele satıldığında gümüşün fazla olmasında bir zarar yoktur, fakat veresiyesi olmaz. Arpaya karşılık buğday elden ele satıldığında arpanın fazla olmasında bir zarar yoktur, fakat veresiyesi olmaz.”
Altın ile gümüş ve buğday ile arpa birbirlerinin yerine konabilirler. Bunların fiyatları arasında uzun süre önemli değişiklik göstermeyen oranlar bulunur. Bu malların değişiminde peşinlik şartının olması, faize açılabilecek bir kapıyı daha kapamıştır.
Meselâ 1 dinar 10 dirhem değerinde ise, 100 dinar 1000 dirhem değerinde olur. Bunları veresiye değiştirmek yasak olmazsa, faizci elindeki 1000 dirhemi bir yıl sonra ödenecek 120 dinara karşılık satar ve alım satım perdesi altında %20 faizli ödünç işlemi yapabilir. Aynı şey arpa ve buğday için de olabilir.
Bu hadis, Türk lirası verip karşılığında vadeli döviz almanın yolunu da tıkamıştır. Meselâ 1000 Amerikan dolarının bugünkü değeri kadar Türk lirası verip bir yıl sonra ödemek üzere 1200 Amerikan doları alınamaz. Çünkü bunlar birbirlerinin yerine geçebilen şeylerdir. Yukarıdaki hadislerden bunun faiz olacağını anlamak zor değildir.
Abdullah b. Ömer dedi ki; Beqî'de deve satardım. Dinara karşılık satar yerine dirhem alırdım, dirheme karşılık satar yerine dinaralırdım. Allah'ın Elçisi’ne geldim, Hafsa’nın evindeydi; “Ey Allah'ın Elçisi, müsaadenle bir şey sormak istiyorum; ben Beqi'de deve satıyorum; dinara karşılık satıp yerine dirhem alıyorum. Dirheme karşılık satıp yerine dinar alıyorum. Ona karşılık onu alıyor, buna karşılık bunu veriyorum.” dedim. Dedi ki:
“Günün fiyatıyla almanda bir sakınca yoktur; yeter ki, aranızda bir şey bırakarak ayrılmayın.”
Buna göre altın ile gümüşü o günün fiyatıyla değişmek gerekir. Eğer böyle olmasaydı faiz yasağı yine delinebilirdi. Meselâ 1 dinar, 10 dirhem değerinde iken faizci önce 11 dinar ödünç verir, gerekli teminatları alır, sonra da elindeki 100 dirhemi, borçludaki 11 dinara karşılık satardı. Bu iki işlem sonunda o, alım satım görüntüsü altında %10 faizli ödünç vermiş olurdu. Bunun yasal kurumları da oluşturulabilirdi. Ama bedelleri günün fiyatı ile değiştirme şartı bu kapıyı kapamıştır. Böylece hadisler, alım satım adı altında faizli ödünce açılan tüm kapıları kapamış olmaktadır.
Meşhur dört mezhep faizi, alım satımdan doğan ve borçtan doğan faiz olarak ikiye ayırmış ve sistemlerini alım satımdan doğan faiz, yani altın, gümüş, buğday, arpa, hurma ve tuz satışı ile ilgili hadisler üzerine kurmuşlardır. Borç faizini ise faiz ve sarf (kambiyo) bölümlerinde değil, karz ve sulh bölümleri içinde çok kısa bir şekilde işlemişlerdir. Allah “alım-satımı helal, faizli işlemi haram” kıldığı halde fakihlerin, faizi neden alım satımın bir bölümü saydıklarını anlamak zordur.
Faizli işlemi altı maddenin bazı alım satım şekillerine bağlı olarak sistemleştirenler onun bu maddeler ile sınırlı olamayacağını gördükleri için, ilgili hadislerden faizli işleme sebep olabilecek özellikler (riba illetleri) çıkararak kıyas yoluyla faizin kapsamını genişletmişlerdir. Bu mezhepler, kendi sistemleri içinde de çelişkiye düşmüşlerdir.
Hanefiler iki şeyi faiz illeti saymışlardır. Bunlar kadr ve cins’tir. Kadr, ölçek ve tartıyı içerir. Cinsin faiz illeti olduğu, hadislerdeki “Altına karşılık altın, buğdaya karşılık buğday....” sözünden çıkarılmıştır. Kadr ise hadislerde geçen “misli misline” ifadesinden çıkarılmıştır. Kadr’in hadislerden nasıl çıkarıldığı şöyle açıklanmaktadır:
“Kadr, ölçeğe vurulan mallarda ölçek, tartılan mallarda vezindir. Hadiste geçen "buğdaya buğday"ın anlamı «buğdaya karşılık buğday satışı...» dır. Bir buğday tanesi de buğdaydır. Onu hiç kimse satmaz, satsa da alan olmaz. Çünkü bir işe yaramaz. O zaman bununla ister istemez işe yarayacak ölçüde buğday satışının kastedildiği anlaşılır. Bunun satılabilecek mal olduğu da ölçek ile bilinebilir. Böylece bu mallardaki ölçeğe (kileye) vurulma özelliği hadisin göstermesiyle belli olmuş olur.
Allah'ın Elçisi'nin “Altına karşılık altın” sözü de öyledir. Altın tozuna da altın denir ama onu hiç kimse satmaz. Tartılabilen altın satılır. O zaman tartılma özelliği hadisin delaletiyle sabit olmuş olur. Allah’ın elçisi sanki şöyle demiştir: «Tartılan altına karşılık altın, ölçeğe vurulan buğdaya karşılık buğday...»
Dinar altın paraya, dirhem ise gümüş paraya verilen addır.
Ebû Davûd, 14; Nesâî, Büyu, 50.
es-Serahsî, el-Mebsût, c. XII, s. 113.
Serahsîde mütekavvim olarak geçen kelime “işe yarayan mal” diye tecüme edilmiştir. Mütekavvim mal demek, kullanılması yasak olmayan ve elde edilmiş bulunan mal demektir.
es-Serahsî, el-Mebsût, c. XII, s. 116.
DEVAMI»»