ANASAYFA

FORUM

HABERLER

ZİYARETCİLER

SORULARINIZ

KİTAP

EFENDİMİZ

NAMAZ

HİKMETLİ KİTAP

FİLİMLER


   
  Tevhid Nesli geliyor....
  33.1.3. Ödünç Verilebilen Yakın Cinsleri Değişme
 

33.1.3. Ödünç Verilebilen Yakın Cinsleri Değişme

Allah'ın Elçisi şöyle demiştir:

... Bu cinsler değişik olursa peşin olması şartıyla istediğiniz gibi satabilirsi­niz[1].”

İlgili hadislerde, değişik cins olarak, aynı türden olan altın ile gümüş  ve buğday ile arpa sayılmış, farklı türlerden olan hurma ile tuza yer veril­memiştir. Allah'ın Elçisi şöyle demiştir:

Gümüşe karşılık altın elden ele satıldı­ğında gümüşün fazla ol­masında bir za­rar yok­tur, fakat veresiyesi olmaz. Arpaya karşılık buğday elden ele satıldığında arpa­nın fazla olmasında bir za­rar yoktur, fakat veresiyesi ol­maz[2].”

Altın ile gümüş ve buğday ile arpa birbirlerinin yerine konabilir­ler. Bunların fiyatları ara­sında uzun süre önemli değişiklik göster­meyen oranlar bulunur. Bu malların deği­şiminde peşinlik şartının olması, faize açılabilecek bir kapıyı daha kapamıştır.

Meselâ 1 di­nar 10 dirhem değerinde ise, 100 dinar[3] 1000 dirhem değerinde olur. Bunları ve­re­siye değiştirmek yasak olmazsa, faizci elindeki 1000 dirhemi bir yıl sonra ödenecek 120 dinara karşılık sa­tar ve alım satım per­desi altında %20 faizli ödünç işlemi yapabilir. Aynı şey arpa ve buğday için de olabilir.

Bu hadis, Türk lirası verip karşı­lığında vadeli döviz almanın yolunu da tıkamıştır. Meselâ 1000 Amerikan dolarının bugünkü de­ğeri kadar Türk lirası ve­rip bir yıl sonra ödemek üzere 1200 Amerikan doları alına­maz. Çünkü bunlar birbirleri­nin yerine geçebi­len şeylerdir. Yukarıdaki hadislerden bunun faiz olacağını anlamak zor değil­dir.

 

33.1.4. Farklı Paraları Günlük İle Değişme

Abdullah b. Ömer dedi ki; Beqî'de deve satardım. Dinara karşı­lık satar yerine dirhem alırdım, dirheme karşılık satar yerine dinaralırdım. Allah'ın Elçisi’ne geldim, Hafsa’nın evin­deydi; “Ey Allah'ın Elçisi, mü­saadenle bir şey sormak istiyorum; ben Beqi'de deve sa­tıyorum; dinara karşılık satıp yerine dirhem alı­yorum. Dirheme karşı­lık satıp yerine dinar alıyorum. Ona karşılık onu alıyor, buna karşı­lık bunu veri­yorum.” dedim. Dedi ki:

Günün fiyatıyla almanda bir sakınca yok­tur; yeter ki, aranızda bir şey bırakarak ayrılmayın[4].”

Buna göre altın ile gümüşü o günün fiyatıyla değişmek gerekir. Eğer böyle olmasaydı faiz yasağı yine delinebilirdi. Meselâ 1 dinar, 10 dirhem değerinde iken faizci önce 11 dinar ödünç verir, gerekli teminat­ları alır, sonra da elindeki 100 dirhemi, borçludaki 11 dinara karşılık sa­tardı. Bu iki işlem sonunda o, alım satım görüntüsü altında %10 faizli ödünç vermiş olurdu. Bunun yasal kurumları da oluşturulabilirdi. Ama bedelleri günün fiyatı ile değiştirme şartı bu kapıyı kapamıştır. Böylece hadisler, alım satım adı altında faizli ödünce açılan tüm kapıları kapamış olmaktadır.

33.2. Mezheplerin Usul Hataları

Meşhur dört mezhep faizi, alım satımdan doğan ve borçtan do­ğan faiz olarak ikiye ayırmış ve sistemlerini alım satımdan doğan faiz, yani altın, gümüş, buğ­day, arpa, hurma ve tuz satışı ile ilgili hadisler üzerine kur­muş­lardır. Borç faizini ise faiz ve sarf (kambiyo) bölümle­rinde değil, karz ve sulh bölümleri içinde çok kısa bir şekilde işlemişlerdir. Allah alım-satımı helal, faizli işlemi ha­ram[5] kıldığı halde fakihlerin, faizi neden alım satımın bir bölümü saydıklarını anlamak zordur.

Faizli işlemi altı maddenin bazı alım satım şekillerine bağlı olarak sistemleştirenler onun bu maddeler ile sınırlı olamaya­ca­ğını gördükleri için, ilgili hadis­lerden faizli işleme sebep olabilecek özellikler (riba illetleri) çıkararak kıyas yoluyla faizin  kapsamını genişletmişlerdir. Bu mezhepler, kendi sistemleri içinde de çelişkiye düşmüşlerdir.

Hanefiler iki şeyi faiz il­leti say­mış­lardır. Bunlar kadr ve cins’tir. Kadr, ölçek ve tartıyı içerir. Cinsin faiz illeti olduğu, hadislerdeki “Altına karşılık altın, buğdaya karşılık buğ­day....” sözünden çı­karılmıştır. Kadr ise hadislerde ge­çen “misli mis­line” ifa­desinden çıkarılmıştır. Kadr’in hadislerden nasıl çıkarıl­dığı şöyle açıklanmaktadır:

“Kadr, ölçeğe vurulan mallarda ölçek, tartılan mallarda ve­zindir[6]. Hadiste geçen "buğdaya buğday"ın anlamı «buğdaya karşılık buğday satışı...» dır. Bir buğday tanesi de buğdaydır. Onu hiç kimse satmaz, satsa da alan olmaz. Çünkü bir işe yara­maz. O zaman bununla ister is­temez işe yarayacak[7] ölçüde buğday satışı­nın kas­tedil­diği anlaşılır. Bunun satılabilecek mal olduğu da ölçek ile bilinebi­lir. Böylece bu mallardaki ölçeğe (kileye) vurulma özelliği hadisin göstermesiyle belli olmuş olur.

Allah'ın Elçisi'nin “Altına karşılık al­tın” sözü de öy­ledir. Altın tozuna da altın denir ama onu hiç kimse satmaz. Tartılabilen altın satılır. O zaman tartılma özelliği ha­disin delaletiyle sabit olmuş olur. Allah’ın elçisi sanki şöyle demiştir: «Tartılan altına karşılık altın, ölçeğe vurulan buğdaya karşılık buğday...[8]»  



 [1] Müslim, Müsâkât, 81.

[2]  Ebû Davûd, Buyu’, 12.

[3] Dinar altın paraya, dirhem ise gümüş paraya verilen addır.

[4] Ebû Davûd, 14; Nesâî, Büyu, 50.

[5] Bakara 2/275.

[6] es-Serahsî, el-Mebsût, c. XII, s. 113.

[7] Serahsîde mütekavvim olarak geçen kelime “işe yarayan mal” diye te­cüme edilmiştir. Mütekavvim mal demek, kullanılması yasak olmayan ve elde edilmiş bulunan mal demektir.

[8] es-Serahsî, el-Mebsût, c. XII, s. 116.

DEVAMI»»

 
 
  Bugün 79 ziyaretçi bizimle...  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden