Allah Teâlâ şöyle buyurur:
الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ فَمَنِ اعْتَدَى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُواْ
عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَى عَلَيْكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَالْمُتَّقِينَ {194}
“Hürmetli ay, hürmetli aya mukabildir, hürmetler karşılıklıdır.Size kim saldırırsa, siz de ona, size yaptığı saldırıya denk bir saldırı yapın. Allah'tan sakının. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir.” (Bakara 2/194)
Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem Veda hutbesinde şöyle seslendi:
- “Ey insanlar! Bugün hangi gün?”
- “Haram (dokunulmaz) gün” diye cevap verdiler.
- “Bu şehir hangi şehir?” dedi;
- “Haram (dokunulmaz) şehir” dediler.
- “Bu ay hangi ay?” dedi;
- “Haram (dokunulmaz) ay” dediler.
- Dedi ki: İşte sizin kanlarınız, mallarınız ve özel hayatınız (ırzınız) da tıpkı bu gününüzün, bu ayda ve bu şehirde dokunulmazlığı gibi dokunulmazdır. Bu sözü birkaç defa tekrarladı, sonra başını kaldırdı ve “Allahım! Tebliğ ettim mi?” dedi.”
Can dokunulmazlığı, mal dokunulmazlığı ve özel hayatın dokunulmazlığı... Bunlara saldırı olursa, saldırgana karşı, yaptığına denk bir saldırı hakkı doğar. Saldırı, verilen zararın giderilmesinden sonra gerçekleşir. Böylece saldırgan, yaptığı suça denk bir cezaya çarptırılmış olur. İşte bu, ceza hukukunun temel prensibidir. Şu üç âyet, bu prensibe vurgu yapmaktadır:
“Eğer ceza vermek isterseniz size ne yapıldıysa onun dengiyle ceza verin. Katlanacak olursanız kuşkusuz bu, katlananlar için daha iyidir.” (Nahl 16/126)
“Bu böyledir; kim kendine yapılan saldırıya aynı ile karşılık verir, sonra yine saldırıya uğrarsa, elbette Allah ona, yardım eder. Allah affeder ve bağışlar.” (Hac 22/60)
“Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim affeder ve arayı düzeltirse onun ödülü Allah'a aittir. Allah yanlış davrananları sevmez.” (Şurâ 42/40)
Her suçun ahiret boyutu da vardır. Ahirette ceza görmemek için tevbe gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Kim bir kötülük işler veya kendini kötü duruma sokar, sonra Allah'tan bağışlanma dilerse, görür ki Allah'ın bağışlaması çok, ikramı boldur.” (Nisa 4/110)
Bu genel prensiplerden sonra can, mal ve özel hayatın dokunulmazlığı ile ilgili âyetler ve hadisler vardır. Bunlara karşı işlenen suçlara verilen cezalar, yukarıdaki prensiplere uygundur.
Cana saldırı, hata ile olmuşsa diyet ve keffaret; kasıtlı ise kısas ve ebedi cehennem cezası gerekir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَن يَقْتُلَ مُؤْمِناً إِلاَّ خَطَئاً وَمَن قَتَلَ مُؤْمِناً خَطَئاً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ إِلاَّ أَن يَصَّدَّقُواْ فَإِن كَانَ مِن قَوْمٍ عَدُوٍّ لَّكُمْ وَهُوَ مْؤْمِنٌ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَإِن كَانَ
مِن قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِّيثَاقٌ فَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةً فَمَن لَّمْ يَجِدْ
فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِّنَ اللّهِ وَكَانَ اللّهُ عَلِيماً حَكِيماً {92}
“Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir; hata ile olmuş başka. Kim bir mümini hata ile öldürürse, mümin bir köleyi azad ve öldürülenin ailesine teslim edilecek bir diyet gerekir; aile bağışlarsa başka. Öldürülen mümin, size düşman bir toplumdan ise bir mümin köleyi azad gerekir. Sizinle antlaşmalı bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek diyet ve bir mümin köleyi azad etmek gerekir. Köle bulamayan, Allah’a tevbe için peş peşe iki ay oruç tutar. Allah bilir ve doğru karar verir.” (Nisa, 4/92)
Canı Allah verdiğinden suç, asıl ona karşı işlenmiştir. Köle, ölü gibidir. Onu özgürlüğüne kavuşturmak ölüyü diriltmek gibi olduğundan bir mümin köleyi özgürlüğe kavuşturmak, verilen zararın tazminidir. Mümin köle bulamayan, iki ay aralıksız oruç tutar. Çünkü Allah kimseye gücünün yetmediği yükü yüklemez. Bunlar keffarettir. Keffaret, günahın örtüsüdür. Suçu örter ve bağışlanmasına sebep olur. Böylece suçlu Ahirette sorumlu tutulmaz.
Adam öldürme suçuna denk ceza ise, ölünün ailesine ödenecek kan bedeli, yani diyettir. Böylece aile, kaybettiği bir ferdinden dolayı bir mala kavuşmuş ve düşmanlık hisleri zayıflamış olur.
Sonraki sayfa»»