Nesih sözlükte, iki şeyi yan yana getirip birindeki yazıyı diğerine aktarma anlamına gelir. Bir şeyi uygulamadan kaldırıp yerine başka bir şey koymaya da nesih denir. Bir âyetteki hükmün başka ayetle hafifletilmesi böyledir. Birinci âyete mensuh ikincisine nâsih denir.
Buna göre bir kişinin, yazdığı bir yazıyı bir başka yere aktarması nesihtir. Bu kişi o yazının bir bölümünü çıkarır, bir bölümünü değiştirir, büyük bir bölümünü de aynen aktarır. İkinci yazı birinciyi nesheder ve onun yerine geçer. Allah’ın son Kitabı, öncekilerin yerine geçmek üzere indirilmiştir. Allah, öncekilerde olan hükümlerin bir kısmını son Kitab’ına almamış, bir kısmını daha iyisi ile değiştirmiş, büyük bir bölümünü de aynen aktarmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
شَرَعَ لَكُم مِّنَ الدِّينِ مَا وَصَّى بِهِ نُوحاً وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى أَنْ أَقِيمُوا الدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا فِيهِ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَن يُنِيبُ {13}
“Allah, Nuh'a buyurduğunu sizin için bu dinin şeriatı yapmıştır. Sana vahyettiğimiz, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğimiz şudur: Dini ayakta tutun, o konuda ayrılığa düşmeyin.. Fakat kendilerini çağırdığın bu (din), Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah dilediğini kendisine (peygamber) seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir..” (Şûrâ 42/13)
Kur’an’da yeni âyetler vardır. Bunlar, öncekilerde olan hükümleri hafifletmişlerdir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
الَّذِينَ يَتَّبِعُون الرَّسُولَ النَّبِيَّ الأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوباً عِندَهُ
َفِي التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاه عَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ
الْخَبَآئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالأَغْلاَلَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذِينَ آمَنُواْ بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُواْ النُّورَ الَّذِيَ أُنزِلَ مَعَهُ أُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ {157}
“Yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı bulacakları ümmî Peygambere uyanlara; işte onlara o Peygamber iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar. İyi şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Sırtlarından ağır yükleri, boyunlarından demir halkaları kaldırır atar . O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nur'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır..” (A’raf 7/157)
Önceki kitaplarda olduğu halde insanlardan gizlenmiş ve zamanla unutulmuş âyetler vardır. Bunların bir kısmı Kur’an’a alınmış, bir kısmı alınmamıştır. Kur’an’da olduğu halde elimizdeki Tevrat ve İncil’de olmayan âyetlerin sebebi budur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Ey Ehl-i Kitap, Kitap’tan gizlediğiniz bir çok şeyi size açıklayan bir çoğunu da affeden Elçimiz geldi. Size Allahtan bir nur ve açık bir kitap geldi.“ (Mâide 5/15)
Önceki Kitaplara, insanlar tarafından yapılan ilaveler de vardır. Bunu da şu âyetten anlıyoruz:
“Vay o kimselere ki, kendi elleriyle yazar sonra biraz karşılık almak için "bu Allah katındandır" derler. Vay o ellerinin yazdığından dolayı onlara! Vay o kazandıklarından dolayı onlara!..” (Bakara 2/79)
Bu tür ilaveler, bütünlüğü bozduğu için onları anlamak zor olmaz. Ehl-i Kitap, bu ilavelere değil, Allah’ın kendilerine indirdiğine uymalıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Tevrat’ı biz indirdik. Onda bir hidayet ve bir nur vardı. Allah’a teslim olmuş peygamberler Yahûdi ler arasında onunla hüküm verirlerdi. Hocalar ve alimler de Allah’ın kitabından hafızalarında olanla hükmederlerdi. Onlar bu hükme şahit idiler. Siz, insanlardan korkmayın; benden korkun. Ayetlerimi bir kaç akçeye değişmeyin. Her kim Allahın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse onlar kafirlerin ta kendileridir. (Mâide 5/44)
“İncil’i bilenler, Allahın o kitapta indirdiği ile hüküm versinler. Kim Allah’ın indirdiğine göre hükmetmezse onlar fasıkların ta kendileridir.” (Mâide 5/47)
İncillerle kiliseler arasında derin kopukluk vardır. İncillerin hiçbirinde İsa’nın tanrı olduğu yazılı olmadığı halde kiliseler, aldıkları konsil kararlarıyla bugünkü Hıristiyanlığı İsa’nın tanrılığı inancı etrafında oluşturmuşlardır. Konu ile ilgili kısa bilgiler, Giriş Bölümünde “Bugünkü Hıristiyanlık” başlığı altında verilmiştir.
Önceki kitaplara yapılan ilaveleri tespit için Kur’an’a başvurmak gerekir. Çünkü o kitaplardaki doğruları koruma görevi Kur’an’a aittir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Kendinde olan âyetlerle öncekileri tasdik eden ve koruma altına alan bu kitabı, sana hak olarak indirdik. O halde aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen doğruları bırakıp onların arzularına uyma. Herbirinize bir şeriat ve bir yol belirledik. Allah isteseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı. Oysa verdiği hükümlerle sizi denemek için böyle yaptı. Artık hayırlı işlerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O, uyuşmazlığa düştüğünüz şeyleri size bildirecektir. ” (Mâide 5/48)
Bu âyetler gösteriyor ki Kur’an, Allah tarafından indirilmiş kitapların son nüshası olup önceki kitapları neshetmiştir. Artık uyulması gereken odur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı bulacakları ümmi Peygambere uyanlara; işte onlara o Peygamber iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar. İyi şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Sırtlarından ağır yükleri, boyunlarından demir halkaları kaldırır atar. Ona iman eden, onu saygıyla destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla beraber indirilen Nur’a (Kur’an’a) uyanlar varya, işte umduklarına kavuşacak olanlar onlardır… ” (A’raf 7/157)
Sünnetin Kur’ân âyetlerini neshedip edemeyeceği konusunda gereksiz tarışmalar yapılmıştır. Sünnet Kur’ân’a tabidir. Tabi olana ayrı bir hüküm verilemez. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Rabbinden sana ne vahy olunuyorsa ona uy. Ondan başka ilâh yoktur. Sen o müşriklere bakma.” (En’am 6/106)
“Âyetlerimiz onlara açık belgeler halinde okununca, bizimle karşılaşmak istemeyenler şöyle dediler: "Ya bundan başka bir Kur’ân getir veya bunu değiştir." De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem, olacak şey değildir. Ben, bana ne vahyolunursa sadece ona uyarım. Ben Rabbime karşı gelirsem, büyük bir günün azabından korkarım." (Yunus 10/15)
Bir âyet neshedilince, Peygamberimizin onunla ilgili söz ve uygulamalarının da neshedilmiş olacağı açıktır.
Âyetin lafzının neshedilip manasının kaldığı da iddia edilir. Bir âyet, ancak bir başka âyet ile neshedileceğinden sonraki âyet, öncekinin lafzı gibi manasını da nesheder.
Neshin tarifini veren âyet şudur:
مَا نَنسَخْ مِنْ آيَةٍ أَوْ نُنسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِّنْهَا أَوْ مِثْلِهَاأَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ {106}
“Biz bir âyeti nesheder veya unutturursak, yerine daha hayırlısını, ya da dengini getiririz. Bilmez misin, Allah’ın gücü her şeye yeter.” (Bakara 2/106)
Bir âyet de şöyledir:
وَإِذَا بَدَّلْنَا آيَةً مَّكَانَ آيَةٍ وَاللّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُواْ إِنَّمَا أَنتَ مُفْتَرٍ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ{101}
“Bir âyeti bir başka âyetle değiştirince, ki Allah neyi indireceğini çok iyi bilir, şöyle dediler: “Sen sadece iftiracısın.” Yok, onların pek çoğu bilmezler.” (Nahl 16/101)
Bu âyetler, nesih için iki şeyi şart koymuştur:
1- Âyetler arasında olması.
2- Neshedilen âyetin, önceki âyetle aynı hükmü veya ondan daha hayırlı bir hükmü taşıması.
Sonuç olarak Kur’an âyetlerinin büyük bir bölümü, önceki kitaplarda olan âyetlerle aynı hükümleri taşımakta, bir kısmı da hafifletici hükümler içermektedir. Hafifletmeye zina cezası örnek olabilir.
Tevrat ve İncil’de zinanın cezası ölümdür. Bunu Peygamberimiz de bir süre uygulamıştır. Kur’ân o hükmü önce müebbet hapse çevirmiş daha sonra da 100 değneğe indirmişir. Şimdi bu konu ile ilgili neshin Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’daki seyrini izleyelim.
el-Halil b. Ahmed, (100-175) Kitab’ul- Ayn, Tah. Mehdî el-Mahzûmî, İbrahim es-Sâmiraî, 2. baskı, İran 1409, نسخ mad.
- Elinde Allah tarafından indirilmiş kitaplardan olan topluluklara verilen genel ad.
- İnsanları din yoluyla sömürenler, kitaplarına kutsallık vermek için onların kendilerine Allah tarafından yazdırıldığı havasını verirler. Bu yolla aldatılanlar oldukça fazladır.
Ayette الكتاب kelimesi muarref b’il-lâm olarak iki kere tekrarlandığı için ikisine de Kur’an anlamı verilmiştir. Çünkü Kur’an, önceki kitaplarda olup kendinde de olan ayetleri tasdik eder; yoksa onlara sokuşturulmuş şeyleri tasdik etmez. Zina edenin recmedilmesi gibi ağır hükümlerin hafifletilmesi de bir çeşit tasdiktir. Kur’an, Allah tarafından korunduğu için önceki kitapların bu tür hükümleri de korunmuş olmaktadır.
Açıklamalı Mecelle (Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye), Kont. Ali Himmet Berki, İstanbul, 1978, m. 48.
Sonraki sayfa»»