Muhammed aleyhisselamın önünden yüzü karartılmış ve değnekle dövülmüş bir Yahûdi getirildi. Onları çağırdı, dedi ki; "Kitabınızda zinanın cezası böyle midir?" "Evet" dediler. Sonra onların alimlerinden birini çağırdı ve "Musa'ya Tevrat'ı indiren Allah adına soruyorum, Kitabınızda zina cezası bu şekilde midir? dedi. Dedi ki; "Eğer böyle sormasaydın söylemezdim, orada recm cezası vardır. Ama üst düzey kişiler arasında zina çoğaldı. Onlardan birini yakalarsak serbest bırakırdık, zayıfı yakalarsak ona o cezayı uygulardık. Dedik ki; gelin, üst düzeye de zayıfa da uygulayacağımız bir ceza üzerinde anlaşalım. Sonra recmin yerine yüz karartma ve değnek cezası koyduk. Allah'ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"Allah'ım! Senin emrini ilk hayata sokan ben olacağım, çünkü onlar öldürmüşler."
Hemen emir verdi, o Yahûdi recmedildi, yani taşlanarak öldürüldü. Sonra Allah Teâlâ şu âyeti indirdi:
“… Kimi Yahûdiler … sözleri yerleşik manasından kaydırır, Tahrîf ederler. Derler ki; hakkınızda şu karar verilirse uyun, bu karar verilirse uymayın...” (Mâide 5/41)
Çünkü diyorlardı ki, "Muhammed'e gidin; yüz karartma ve değnek cezası verirse uyun, recm yani taşlayarak öldürme cezası verirse kaçın." Sonra bütün kafirlerle ilgili şu âyetler indi:
“... kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse onlar kafirlerin ta kendileridir.”
“... kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse onlar zalimlerin ta kendileridir.”
“... kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse onlar fasıkların ta kendileridir.” (Mâide 5/44-47)
Bir Yahûdi kadınla erkek zina etmişlerdi. Biri birine dedi ki; "Bizi şu peygambere götürün. Çünkü o, hafifletici hükümlerle gönderilmiştir. Eğer recmden hafif bir ceza verirse kabul ederiz, Allah'ın yanında bize bir dayanak olur, deriz ki; "Peygamberlerinden birinin kararına uyduk". Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme geldiler. Mescitte ashabı arasında oturuyordu. Dediler ki; "Ebû'l-Kasım! Zina etmiş bir erkekle kadın hakkındaki görüşün nedir?" O, hiçbir şey söylemeden Beyt-i midraslarına yani Tevrat eğitim ve öğretimi yaptıkları kuruma geldi. Kapıda durdu ve dedi ki: "Musa'ya Tevrat'ı indiren Allah adına soruyorum, evli iken zina edenin cezası, Tevrat'ta nedir?" Dediler ki; yüzü kül ile karartılır, değnek vurulur ve eşeğe ters bindirilerek dolaştırılır. İçlerinden bir genç sessiz kaldı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun suskunluğunu görünce yemin verdirerek ısrar etti. O genç dedi ki: "Allahım! ... Sen bize yemin verdin… Biz Tevrat'ta recm cezasını görüyoruz…" Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: "Allah'ın emrine karşı ilk çıkışınız nasıl oldu?" Dediler ki: Başkanlarımızdan birinin bir yakını zina etti. O, ona recm uygulamayı erteledi. Sonra halktan biri zina etti. Başkan onu recmetmek istedi. Onun kavmi araya girdi ve dediler ki, "Senin yakınını getirip recmetmezsen bizim yakınımız recmedilemez." Sonra uygulanacak ceza konusunda anlaştılar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: "Ben Tevrat'ta olan ile hükmediyorum." Emir verdi, ikisi de recmedildi.
Zührî dedi ki: Bizdeki bilgiye göre şu âyet bu konuda inmiştir:
“Biz Tevrat'ı indirdik. Onda doğru yol ve nur vardır. Allah'a teslim olmuş peygamberler onunla hükmederler.” (Mâide 5/44) Peygamberimiz de onlardandır.
Bir gün Muhammed aleyhisselama bir Yahûdi erkek ile bir Yahûdi kadın getirilmişti. Birlikte suç işlemişlerdi. Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: Bu konuda Kitabınızda ne buluyorsunuz? Alimlerimiz yüzlerinin külle karartılması ve hayvana ters bindirilmeleri cezası koydu dediler.
Abdullah b. Selam dedi ki: “Ey Allah’ın Elçisi, söyle, Tevrat’ı getirsinler.” Tevrat getirildi. Biri elini recm âyeti üzerine koydu. Öncesini ve sonrasını okumaya başladı. Abdullah b. Selam; “Kaldır elini” dedi. Elinin altında recm âyeti hemen göründü. Allah’ın Elçisi emir verdi, ikisi de taşlanarak öldürüldü.
Allah’ın Elçisi’nin Yahûdilere hükmü, ancak Allah’ın hükmü olabilirdi. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Sana bu Kitab’ı; önceki kitapları haklı bulur ve onları güven altına alır biçimde, doğrularla dolu olarak indirdik. Öyleyse onların arasında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen bu doğruları bırakıp onların arzularına uyma...” (Mâide 5/48)
Aşağıdaki âyetin, bu zina olayı ile ilgili olduğu bildirilmiştir:
“Seni nasıl hakem yapıyorlar? Yanlarında Tevrat var ve onda Allah’ın hükmü var. Sonra bunun arkasından sırtlarını çeviriyorlar! Onlar inanan kimseler değillerdir.” (Mâide 5/43)
Bu âyet, Tevrat’taki zina hükmünün Allah’ın hükmü olduğunu kesinleştirmiştir. Yahûdi lerin Peygamberimize gelmeleri, bu cezadan kaçmak içindi. Bu yüzden gönderdikleri kişilere;
“... Hakkınızda şu karar verilirse uyun, bu karar verilirse uymayın...” (Mâide 5/41) demişlerdi.
Tevrat’taki hüküm, Allah’ın hükmü olduğuna göre Peygamberimiz başka bir ceza veremezdi. O, bir süre, zina eden müslümanlara da Tevrat’ı uygulamıştır. Şu hadis bunu göstermektedir:
Ebû Hureyre ve Zeyd b. Halid dediler ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin yanındaydık. Bir adam kalktı ve şöyle dedi: "Allah için, aramızda sadece Allah’ın kitabıyla hükmetmeni istiyorum." Davalısı daha anlayışlıydı, o da kalktı ve şöyle dedi; “Aramızda Allah’ın kitabı ile hükmet ve beni dinle.” Peygamberimiz, “konuş” dedi, o da şöyle konuştu:
“Oğlum bunun işçisiydi, karısıyla zina etti. 100 koyun ile hizmetçi köleyi fidye olarak verdim. Bilenlere sordum, oğluma 100 değnek ve bir yıl sürgün, kadına da recm gerektiğini söylediler.”
Peygamberimiz dedi ki: Canım elinde olana and içerim, aranızda elbette şanı yüce Allah’ın kitabı ile hükmedeceğim. 100 koyun ile köle geri alınır. Oğluna 100 değnek ve bir yıl sürgün gerekir. Üneys, şu adamın karısına git, suçu kabul ederse recmet. Gitti kadın suçu kabul edince recmetti.
Burada sözü edilen “Allah’ın kitabı”nın Tevrat olduğu kesindir. Çünkü Kur’ân’da zina ile ilgili bir âyet henüz inmemişti. İnen âyetlerin hiçbirinde de recm cezası bulunmamaktadır.
Elimizdeki Tevrat’ta değnek cezası yoktur. Bu ceza, Medine Yahûdilerinin elindeki nüshada olabilir.
Kasım'ın babası demektir. Araplar bir kişiyi ilk oğlunun adıyla çağırırlar. Peygamberimizin ilk oğlu Kasım idi..
Ahmet Önkal, “Beytülmidras”, DİA, c. VI, s. 95.
et-Taberî, Tefsir, c. IV s. 583; el-Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. II, s. 438; el-Kurtubî, el-Cami li ahkâmi’l-Kur’ân, c. VI, s. 122.
et-Taberî, Tefsir, c. IV, s. 577.
Sonraki sayfa»»