“O gün her ümmetten bir kişiyi onlara şahit tutarız. Seni de ümmetine şahit getiririz. Biz bu Kitab’ı sana; her şeyi apaçık belirtsin, doğru yolu göstersin, ona bağlananlara iyiliği bol ve bir müjde olsun diye indirdik.”(Nahl 16/89)
Kur’an’ın açık olması, Allah’ın verdiği rızka benzer. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Sizi yaratmış, sonra rızkınızı vermiş olan Allah’tır.” (Rum 30/40)
İhtiyacımız olan havayı, suyu ve bazı şeyleri hazır bulabiliriz. Ama rızkın bir bölümüne ulaşmak gayret ister. Bir parça ekmek soframıza gelsin diye ne emekler harcanır! Allah; tohumu, suyu, güneşi, toprağı, kısaca rızık için gerekli her şeyi yaratmıştır. Ama onları bir araya getirip rızık elde etmek bizim işimizdir. O, şöyle buyurur:
Kur’an’dan yararlanmak da öyledir. Bir çok âyet kolayca anlaşılabilir. Ama bazı ayetleri anlamak gayret ister. Ayrıca Kur’an, büyük hacimli bir kitap olmadığı halde her şeyi açıkladığını bildirmiştir. Öyleyse o açıklamalara ulaşmanın yöntemini de bildirmiş olmalıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ {18} ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ {19} “Ey Elçi! Biz sana okuduğumuzda onun okunuşunu takip et.
Sonra onu açıklamak bize düşer.”(Kıyamet 75/18-19)
Allah âyetleri; birbirini açıklar şekilde Kur’an’a yerleştirmiş, Elçisi ise, söz ve uygulamaları ile onları pekiştirmiştir. Allah, önceki kitaplara dikkat çekmiştir. İslam-fıtrat ilişkisine vurgu yapan ayetler, Kur’an’ın anlaşılmasında fıtratın önemini, Kur’an’ın Arapça olması da Arap dilinin önemini göstermiştir. İşte bu yöntemlerle âyetlerin açıklamalarına ulaşmak mümkün olabilecektir.