5- Envâru’l-Âşikîn’de Yanlış Bir Kader Anlayışı
Envâru’l-Âşikîn’de Ahmed Bîcan, yanlış bir kader anlayışının yerleşmesine neden olan bir takım rivâyetlere de yer vermektedir. Nitekim, hesap gününde günahkarların halinden bahsederken dünyada günah işleyip kendilerini cennete lâyık görmeyen mü’min kimselere karşı Yüce Allah’ın: “Siz benim takdirim ile günah işlediniz ve takdirimden kaçmadınız. Öyleyse şimdide kaçamayacaksınız.”[]
deyip cennete girdirmesini konu edinen rivâyeti naklederken doğru olmayan bir kader anlayışını topluma yansıtmaktadır.
Zîra, kişinin kendi tutum ve davranışlarını, eğilimlerini, irâdesini yok sayan, başına gelen her şeyi Allah’ın takdiri olarak görüp sorumluluktan kaçmayı hedefleyen, “kader mahkumu” anlayışını pekiştiren, hatalarını sorgulamasına imkan tanımayan böyle bir düşüncenin İslâm’ın genel ilkeleriyle bağdaşmadığı görülmektedir. Buna benzer mesajların verildiği bir takım örneklere Envâru’l-Âşikîn’de rastlamak mümkündür.[]
Elbette kaderi inkar etmek söz konusu değildir. Ancak insan özgürlüğünü ve sorumluluğunu adeta ikinci plana atarak ortaya konulan böyle bir “ilâhî kader” anlayışının[] doğru olmadığı ve insanları nemelazımcılığa sürüklediği de bir gerçektir.[]
İslâm’da sorumluluğun esas merkezinin fert olduğu, herkesin imtihân edildiği,[]
herkese yaptıklarının karşılığının verileceği,[]
kişinin günahları kendi irade ve arzusu ile işlediği, dolayısıyla da sonuçlarına katlanması gerektiği açık ve net bir şekilde ortaya konulmaktadır.[]
Bu itibarla, insanlara yaptığı bütün eylemlerin sorumlusunun kendisi olduğunun öğretilmesi ancak doğru bir kader anlayışıyla mümkün olabilecektir.
Geniş bilgi için bkz, Dr. Ahmet Emin Seyhan, Hadislerde Kıyamet Alametleri, s. 86-87
DEVAMI»»
|