ANASAYFA

FORUM

HABERLER

ZİYARETCİLER

SORULARINIZ

KİTAP

EFENDİMİZ

NAMAZ

HİKMETLİ KİTAP

FİLİMLER


   
  Tevhid Nesli geliyor....
  Alemler 3
 

İbrahim (as)'dan:

 

وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ {127} رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ {128} رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَوَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنتَ العَزِيزُ الحَكِيمُ {129}

127-"Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin."


128-
"Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et; zira, tövbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin."

 

129-"Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin." (2 Bakara 127-129)

Adem (as)'ın duası ise şöyle:

"Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nidâ etti."
"(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz."
(7 Araf 22- 23)

Görüldüğü gibi bunların hiç biri Allah'a yalvarırken bir başkasının ismini zikretmemektedir. Kur'an'da bahsedildiği gibi bir dua örneği de yoktur. Bu ifadeler en hafif ifadeyle Allah ve resulüne yalan isnad etmektir.

 

 

"Mektubat-ı Rabbaninin 3.cildinde, (Sen olmasaydın Cenneti yaratmazdım), (O olmasaydı kâinatı yaratmaz, rububiyetimi izhar etmezdim) kudsi hadisleri de bildirilmektedir. Mirac'da Allahü teâlâ, Peygamber efendimize, (Senden başka her şeyi senin için yarattım) buyurunca, Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem de, (Ben de senden başka her şeyi senin için terk ettim) dedi. (Mirat-i kâinat) denilmektedir."

 


Bu ifadeler yaratanı yarattığına mahkum etmektedir. Akıl ve insaf sahibi bir insanın bunu söylemesi ve kabul etmesi mümkün değildir. Allah bu kadar aciz midir ki, yarattığı bir kuluna mahkum olsun da kainatı yaratmak zorunda kalsın? Allah dilerse kainatı yok edip dilediği gibi yeniden yaratmaya, milyonlarca 'Muhammed' yaratmaya kadirdir. O insanların özelliği olan acizlikten ve bütün noksanlıklardan beridir.

Allah bütün varlıkları yaratmış ve onlara çeşitli görev ve sorumluluklar vermiştir. Bu sorumluluklarının bilincinde olanları da itaat ve ibadetlerinin derecesine göre sıralayarak:
"…Allah indinde sizin en şerefliniz takvaca en üstün olanınızdır" buyurmuştur

.(49 Hucurat 13)

 

Bu derecelendirme tüm insanlığı kapsamaktadır. Her insan bu ölçüye göre kendi yerini bilecektir. Ne kadar itaat, o kadar kıymet ifade ettiğinin bilincinde olacaktır. Bu kıstasla Allah bütün mahlukatın değer ve derecesini belirlemiş; mahlukat içinde insanı, insanlar içinde iman eden ve salih amel işleyenleri; iman ve salih amel sahibi olanlar içinde de peygamberleri en şerefli kimseler olarak vasıflandırmış; insanlar için en güzel örnek olarak göstermiştir. Ama asla ilahlaştırmamış, insan olma vasfını hep zikretmiş, vahyin bilgisinin dışında bir şey bilmediğini, kitabı ve imanı ona vahiyle öğrettiğini beyan etmiştir.

Sonuç olarak bu ve benzeri anlayışlar tasavvuf ekolünün ve geleneğin İslam'a taşıdığı batıl düşüncelerden başka bir şey değildir. Bu hezeyanların kaynağı "ledün ilmi ve batini anlayışlar, keşif ve kerametler ve rüya ve menkıbelerdir." Bunların, Allah'ın vahyi yanında hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Buna inanan insanlar zanna inanmış olurlar ve "zan ise gerçekten hiçbir şey ifade etmez." (53/28) hükmünce Allah indinde hiçbir değer ifade etmezler.

Bu ve benzeri anlayışlara tevessül ederek Müslümanların da Ehl-i Kitab'a benzediklerini görüyoruz. Onlar Peygamberlerini yüceltmek için "Allah'ın oğlu" diyerek ilahlaştırıp örnek olmadan çıkardıkları gibi, Müslümanlar da Muhammed (as)'a olağanüstü özellikler vererek normal bir insan olmaktan çıkarmaya çalışıyorlar. Bunun sonucu olarak da peygamberi örnek bir insan olmaktan çıkardıklarının farkında olmuyorlar.

Bir şey iki şekilde örnek olmaktan çıkartılır: Birincisi onu değersiz bularak yani örnek alınamayacak kadar değersiz göstererek; ikincisi de insan üstü bir varlık haline getirecek kadar yüceltilerek, örnek alınamaz konuma yükselterek yapılır. Bu halin her ikisi de peygamber için kabul edilemez bir durumdur. Allah onu örnek bir insan olarak gönderdiğini onlarca ayette ifade ederek "üsvet'ül-hasene" (en güzel örnek insan) ilan etmiştir.

 لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ {128}

"Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir." (9 Tevbe 128)

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ {129}

 "(Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir. (9 Tevbe 129)

Onun normal bir insan oluşuna ilk itiraz edenler müşrikler olmuştu ve şöyle demişlerdi:
"Dediler ki: Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça, yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça, yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe, yahut Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe, yahut altından bir evin olmadıkça, ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz. De ki: "Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak elçi olarak gönderilen bir insanım." (17 Isra 90-93)

Ne gariptir ki, o gün müşrikler peygamberi böyle hayal ediyorlardı, bugün ise Müslüman olduğun söyleyenler! Bu işte bir yanlışlık yok mu? Vardır elbette. Her iki anlayış da yanlıştır; doğru olan Allah'ın kitabında anlattığı peygamber anlayışıdır.

Kur'an'daki peygamber: Emredileni yapan, kendisine vahyedilenden başkasını bilmeyen, dini Allah'a has kılan, insanların kalbinden geçenleri bilmeyen, yerin göğün hazineleri yanında olmayan, arpa ekmeği ile bile üç gün arka arkaya karnı doymayan, açlıktan karnına taş bağlayan, Uhud'ta müşriklerin attığı taş ile yanağı yaralanıp dişi kırılan, zırhını giyip savaşa çıkan, tebliğ dönemlerinde her türlü hakarete hedef olan, üzülen-sevinen-mutlu ve huzursuz olan, yiyen, içen, uyuyan, baba, koca ve dede olan, hayatın her türlü mihnetini çeken ve bunların hepsine Allah için katlanan, bizden biri olan ve bizim gibi insan bir elçidir. Abdullah'ın ve Amine'nin oğlu, dedesinin ve amcasının himayesinde yetim ve öksüz büyümüş Muhammed'ül-Emin olmuş, nihayet Rasulullah olmuş bir elçidir.

 قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَن كَانَ يَرْجُو

لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحاً وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَداً {110}

"De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlâh'ınızın, sadece bir tek İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın." (18 Kehf 110)

قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعاً وَلاَ ضَرّاً إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ وَلَوْ كُنتُ

أَعْلَمُ الْغَيْبَ لاَسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ وَمَا مَسَّنِيَ السُّوءُ إِنْ

أَنَاْ إِلاَّ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ {188}

"De ki: 'Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.' " (7 Araf 188)

İşte biz böyle bir elçiye iman ediyoruz.

Sonraki sayfa»»

Kaynak: iktibas.info

 
 
  Bugün 150 ziyaretçi bizimle...  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden