BU HADİSLER YÜZÜNDEN
1- Kureyş-Sami adetleri ALLAH’ın emri haline getirildi.
Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdis edip: Ben bunu senin şurada bulunduğun gibi ez-Zuhri ’ den ezberledim, o şöyle dedi: Bana Ubeydullah ibn Abdillah, İbnu Abbâs ’ tan; o da Ebû Talha Zeyd ibn Sehl ’ den haber verdi ki, Peygamber (S): “Melekler, içinde köpek ve resim bulunan bir eve girmezler” [1] buyurmuştur.
“Muhakkak ki Allah şarabı kumarı, tavlayı ve sazlı çalgıları yasaklamıştır [4] ve sarhoşluk veren her şey haramdır.” [5]
2- Yahudilik, Hıristiyanlık, Zerdüştlük, Budizm, Hinduizm ve Manicilik’ten birçok bidat ve hurafe İslam’a bocalandı.
Abdullah b. Amr b. Âs'tan; Resulullah şöyle buyurdu: “İsrail oğullarından da nakil yapabilirsiniz, sakınca yoktur.”
Ebû Said el- Hudrî'den: Peygamberimiz'e (Sallallahü aleyhi ve sellem):“Ey Allah'ın Resulü! İsrail oğullarından nakiller yapabilir miyiz?” dedik. Şöyle buyurdu. “Evet, İsrail oğullarından da nakil yapabilirsiniz, sakınca yoktur. Onlardan bir şey aktarırsanız bilin ki yanlarında daha ilginç bilgiler de vardır.” [7] [8]
3- Siyasi mücadeleler, hadisler uydurularak salt siyasilikten diniliğe dönüştü. Müslümanların tekrar vahdete ulaşmaları imkânsız hale geldi.
Sefîne anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Hilâfet, ümmetim arasında otuz yıl sürecektir. Bundan sonra saltanat gelecektir." Said İbnu Cumhân dedi ki: "Sonra ilâve etti: "Hz. Ebû Bekir (radıyallâhu anh)'in hilâfetine Hz. Ömer'in hilâfetini, Osman'ın hilâfetine Hz. Ali'nin hilâfetini (radıyallahu anhüm ecmain) ekle (parmaklarınla say) bak!" dedi. Bunları (sayınca hakikaten) otuz yıl bulduk."[9] Sefîne'ye: "Emevîler, hilâfetin kendilerinde (devam ettiğini) zannederler" denmişti, şu cevabı verdi: "Mervan oğulları yalan söylüyor. Onlar krallardır, hem de en kötü krallar." [10]
4- Mezheplerin, mezhep imam ve müçtehitlerinin kişisel görüşleri hadis olarak ALLAH’ın emri pozisyonuna geldi.
Câbir b. Abdullah’dan; demiştir ki: Resûlullah (s.a.) “ - Biriniz bir kadınla evlenmek istediği zaman kendisini o kadınla evlenmeye sevk eden organlara bakmaya imkân buluyorsa, bunu yapsın” (Câbir) dedi ki: “Ben bir câriyeyle evlenmek istedim, bunun üzerine onu gizli gizli gözetlemeye başladım.[11] Nihayet beni kendisiyle evlenmeye sevk eden (organlar)ını gördüm de onunla evlendim.[12]
5- ALLAH’ın kullarını özgür bıraktığı birçok alan hadislerle doldurularak, din yaşanmaz ve içinden çıkılmaz bir hale getirildi.
“İleride ümmetim içerisinden zinayı, ipekli elbiseler giymeyi, şarap içmeyi ve çalgı âletlerini çalıp dinlemeyi helal sayan kimseler çıkacaktır.” [13]
"Muhakkak ki Rabbim beni âlemlere rahmet ve hidayet rehberi olarak gönderdi ve bana üflemeli çalgılarla gitar, ud gibi yaylı ve telli sazları, bir de cahiliye döneminde tapılan putları imha etmemi emretti. [14]
Peygamber (as): “Suyun ekini yeşerttiği gibi müzik de kalpte münafıklığı yeşertir.” buyurmuştur. [15]
6- Şehitlik, cihat ve ümmetin vahdeti gibi konular sulandırıldı. Sonuç olarak İslam, gün be gün rakiplerine karşı gerilemek durumunda kaldı.
Cabir İbnu Atik ’ ten, Rasûlullah’a atfen:“Bilesiniz: vebadan ölen şehittir, boğularak ölen şehittir, yeter ki seferi taatte olsun, Zatülcenp’ten ölen şehittir. İshalden ölen şehittir, yanarak ölen şehittir, yıkık altında ölen şehittir, çocuk karnında ölen şehittir.” [16]
7- İslam’ın şeytani bir hareket olarak tanımladığı asabiyet ve ırkçılık, hadisler yordamıyla yeniden hortlatıldı. Bunun sonucunda Müslümanlar, birbirlerini kırdılar.
İbnu Ömer anlatıyor: “ Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) buyurdular ki: “Bu iş (emirlik), insanlardan iki kişi bâki kaldıkça Kureyş’te olmaya devam edecektir.”
8- Kuran ekarte edilerek hayattan dışlandı.
Ebu Musa el-Eş’ari anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Ölüye, dirinin ağlaması sebebiyle azap edilir. Diriler: “Ey koruyucu! Ey giydirici! Ey yardımcı! Ey sığınak! ” gibi (hitaplarla ölüye seslendikçe) ölü kıskıvrak tutulup çekilir ve: “Sen böyle misin? Sen böyle misin? denilir.” Râvi Esid der ki: “(Ben, bunu işitince)“Sübhanallah! Allah Teâla hazretleri “ Birinin günahını bir başkasına yüklemez ” buyurmadı mı!” dedim. Musa İbnu Ebi Musa: “ Yazık sana! Ben sana, Ebu Musa radıyallahu anh’ın aleyhissalâtu vesselâm’dan anlattığını aktarıyorum. Yoksa sen Ebu Musa’nın Resûlullah’a iftira ettiğini mi sanıyorsun? Veya benim Ebû Musa hakkında yalan söylediğimi mi zannediyorsun?” dedi.”
9- Başta peygamber efendimiz olmak üzere pek çok şahıs putlaştırılarak tevhit dini şirket dinine dönüştürüldü.
Ey Habibim![22] alemleri senin yüzü suyun hürmetine yarattım.[23]
10- Bilim ve teknik alanında gayret ve çaba öldürülerek, yerini tembellik ve insanı meraklandıran her soruyu hadis uydurarak cevaplama aldı.
Ebû Zerr (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) güneş battığı zaman bana: “ Güneş nereye gider, bilir misin? ” diye sordu. Ben: Allah ve Resulü en bilendir, dedim, Resûlullah şöyle buyurdu: “Güneş gider, tâ Arş’ın altında secde eder (âdetince doğudan doğmak üzere) izin ister de ona izin verilir (ve doğu tarafından doğar. Bununla beraber insanların günahları üzerine doğmayı fena görür). Ve bu hâlde secde etmeye yaklaşır. Fakat secdesi kabul olunmaz. (Doğacağı yerine gitmeye) izin ister; izin verilmez. Ona: Artık nereden geldinse oraya dön! denilir. O da battığı taraftan doğar...” [24]
11- Tefsir alanında önemli olan ALLAH’ın bize vermek istediği mesajken, bu detay hadislerle Müslümanlara hiçbir yarar sağlamayacak ayrıntılar ana gündem haline getirildi. Ayrıca ayetlerin anlamları ters yüz edilerek bambaşka manalar çıkarıldı.
İbni Abbas anlatıyor: “Resulullah (a.s.v)’ın arkasında çok güzel bir kadın namaz kılıyordu. Cemaatten bazıları onu görmemek için ön safa kaçıyor, bazıları da en arka safa geliyor, rükû ya vardığı zaman eteğinin altından ona bakıyordu. Bu durum üzerinde Cenabı Hakk şu ayeti indirdi: (15:24) “And olsun, sizden öne geçenleri de biz biliriz, geri kalanları da”
12- Sahabe putlaştırılarak onların sevap, günah ayırt etmeksizin her hareketlerini taklit etmemiz gerektiği vurgulandı.
Said İbnu'l-Müseyyeb, Hz. Ömer’den naklediyor: Demişti ki: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı dinledim, buyurmuştu ki: “Ben, Rabbimden Ashabımın benden sonra düşeceği ihtilaf hakkında sordum. Bunun üzerine şöyle vahyetti:” [27] “Ey Muhammed! Senin Ashabın benim nezdimde, gökteki yıldızlar gibidir. Bazıları diğerlerinden daha kavidirler. Her biri için bir nûr vardır. Öyleyse, kim onların ihtilaf ettikleri meselelerden birini alırsa, o kimse benim nazarımda hidayet üzeredir.”
Hz. Ömer der ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (devamla) ilave etti: “Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz.”
13- İslam düşmanları, akla mantığa sığmayan, ALLAH’a peygambere ve ailesine hakaretler içeren onlarca hadis uydurarak pek çok kişiyi dinden soğuttular.
Hz. Ebu Hureyre anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm namaz için evinden çıkıp mescide geldi. Cemaatin önüne geçip tekbir getirdi, sonra ashaba (bekleyin diye) işaret buyurdu. Hemen gidip gusletti geldi. Saçlarından su damlıyordu. Onlara namaz kıldırdı. Namazdan çıkınca: “Yanınıza cenabet [29] olarak gelmiştim. Namaza duruncaya kadar da durumu hatırlayamadım.” buyurdular.” [30]
14- Neredeyse her konuda mevcut olan çelişik rivayetler sonucunda Müslümanlar şaşkın bir vaziyette bırakıldı.
Osman anlatıyor: “ Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “ İhramlı ne evlenir, ne evlendirir ne de dünür gönderir ”.
İbni Abbâs anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Meymune validemizle (radıyallahu anhâ) ihramlı iken evlendiler.”
15- Kuran’ın tahrif edildiği öne sürülerek ona olan itimat zayıflatıldı.
Hz. Ayşe anlatıyor: “Kuran olarak inenler arasında “Malûm on emme ile haram sabit olur” âyeti de vardı. Sonra (Rab Teâla) onları, malum beş emme ile nesh etti. Bu (beş emme) âyetleri, Kuran’ın okunan ayetleri arasında iken Aleyhissalâtu vesselâm vefat etti.” [33] [34]
16- Kimi uydurukçular, dini zorlaştırırken, imdada yetişen diğer palavracılar da ebedi huzuru alabildiğince kolaylaştırdılar. Birincisinde Müslümanlar, dünyayı kaybederken ikincisinde de ahireti yitirdiler.
“Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan bir kimse cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete girmez.” [35] [36]
Şu anda kimin evinde resim yok. Gazeteler, kitaplar, broşürler, nüfus cüzdanları hatta para… resim her tarafımıza işlemiş bir durumda. Eğer bu hadis doğru olsaydı ölüm meleği hiçbir eve giremeyip kimsenin canını alamazdı.
Buhârî, Libâs 88, Bedü'l–halk 7; Müslim, Libâs 83, 87
Modern sünnetçilerin adetleri olduğu üzere pek kaale almamalarına rağmen resmin haram oluşu Sünniliğin direklerindendir. Günümüzde uygulamaya geçilmeyişi, bu mezhebin mensuplarının dinlerine olan samimiyetsizliğini gözler önüne serer. Bu hususta kimsenin itiraz edemeyeceği onlarca hadis vardır. Bkz. Buhârî, Büyû' 40, Bedü'l–halk 7, Nikâh 76, Libâs 89, 92 95, Tevhîd 56; Müslim, Libas 96, 97. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 113; İbni Mâce, Ticârât 5; Buhârî, Libâs 91; Müslim, Libâs 92. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 112; Buhâri, Büyû 104 ; Müslim, Libâs 99; Buhârî, Libâs 97, Ta'bîr 45; Müslim, Libâs 100; Buhârî, Libâs 89, 91, 92, 95; Müslim, Libâs 96, 97, 98. Ayrıca bk. Nesâî, Zînet 113; Buhârî, Libas 90; Müslim, Libâs 101; Müslim, Libâs 81. 82. Ayrıca bk. Buhârî, Bedü'l–halk 7, Libâs 94. İbni Mâce, Libâs 44; Müslim, Cenâiz 93; Ebû Dâvûd, Cenâiz 68; Tirmizî, Cenâiz 56; Nesâî, Cenâiz 99;
Araplar tavlayı da sazlı çalgıları da bilmezlerdi. Bunlar İran adetleri idi. Kendi kültürlerinde olmayan bu doğal şeyleri kolaylıkla hadis uydurarak haram etmişlerdir.
Ebû Davud, eşribe 5; Ahmed b. Hanbel, II, 158
Hanbel, Sahih Müsned, 11/159, H.no: 6486; Benzer rivayetler için bkz. H/202, H.no:6888; 11/214, H.no:7006; Abdürrezzâk, VI/109, H.no:10157; X/312, Buhârî, Enbiyâ, 50; Tirmizî, İlim, 13, H.no:2669: Dârimi Mukaddime, 46, H.no:548; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/39, H.no:7-8; İbn Hıbbân, VIII/51-52, H.no:6223; Taberânî, eî-Mu'cemü's-sağîr, 1/281, H.no: 462; Kudâî, Müsnedü'ş-sihâb., 1/387, H.no: 662; Deylemî, Firdevs, IE/9, H.no: 2081
Hanbel, Müsned, 111/12, hadis no:11034; III/46, H.no:11362; Müsned, 11/474, H.no: 10086; 11/502, H.no: 10477; Ebû Dâvûd, İlim, 11, H.no:3662; İbn Hıbbân, VIII/50, H.no:6221 (Heysemî, Mevârid, 1/213, H.no:109); Câbir'den benzer rivayet için bkz. İbn Ebî Şeybe, V/318, H.no:26486. Zeyd b. Eslem'den benzer rivayet için bkz. Abdürrezzâk, X/311. Ayrıca 56/253.hadise bak.
Bu ve benzer hadislerden alınan ilhamla Tevrat, Mişna, Talmut ve Gemeradaki tüm bilgiler kutsanarak, İslam’a mal edilmiştir. Bu izinden güç alanlar, bu bilgileri herhangi bir sıkıntı görmeden hadis olarak rivayet etmiştir. İsrailiyat, sünnetçilerin bile muzdarip olduğu bir husustur.
Hadis metninden bile bu hadisin Emevilerin saltanatından sonra uydurulduğu ortaya çıkmaktadır. Böyle bir uydurmanın dört halife devrinde olmadığını tarihsel mücadeleler gösterir.
Ebû Dâvud, Sünnet 9 (4648, 4647); Tirmizî, Fiten 48, (2227).
Alın size röntgenciliğe kapı gibi bir delil. Eğer dikizlediğiniz bayanın organları hoşunuza gitmezse almazsınız. Gördükleriniz de yanınıza kâr kalır. Bunlar namus duygularını tamamen yitirmişler anlaşılan. Düşünün, adamın biri bacınızı dikizliyor. Onu yakalıyorsunuz ve size niyetinin evlilik olduğunu ve bu hareketinin caiz olduğunu bu hadisle kanıtlıyor… Ne kadar takvalı bir adam deyip af mı edersiniz? Yoksa böyle hadisi de Ebu Davut’u da, Cabiri de diye başlayıp bu herifi toprağa mı gömersiniz? Eğer kimsenin gözünü bağlayamam, bacım da çırılçıplak gezmekte özgürdür diyen kansızlardansanız; Ne bu kitabın ne de Hanifliğin muhatabı değilsiniz. Namus duygusunu yitirmiş biri insanlıktan çıkmıştır. Nasıl hayvanlara dini tebliğ etmiyorsak, iki ayaklı domuzlar da davet dışıdır. Önce insan olma şerefine ulaşsınlar…
Ebû Davut, Nikâh (12), Bâb 17-18 Buhari, libas 6; Ebu Davut libas, 6
Ahmet b. Hanbel, Müsned, V, 257 Ebu Davut edep, hadis no: 4927; Celalettin Suyuti, el-Camiü's-Sagir, 11,77
Malik, Muvatta, Cenâiz 36,(1,233,234); Ebû Dâvud, Cenâiz 15, (3111); Nesâi, Cenâiz 14,(4,13,14)
Buhari, Menâkıb 2, Ahkâm 2; Enbiya 1; Müslim, İmâret 4, (1820)
Halifeliğin yalnızca Kureyş’in hakkı olduğu Sünnilik dininin en temel ilkelerindendir. Bu konuda en baba âlimlerden binlerce sayfa eser kaleme alınmıştır. Ayrıca kütübü Sitte’de de bu mevzuda birçok hadis vardır. bkz. (Buhari, Kitabul Ahkâm bab, 2/Müsned, İmam Ahmet b. Hanbel C. 2, S. 29, 93, 128); “İnsanlar emirlikte Kureyş kabilesine tabidirler. Müslümanlar, Kureyş'in Müslüman’larına, kâfirler de Kureyş'in kâfirlerine tâbidir” (Buhari Kitabul Menalab bab, l/Müslim Kitabul İmara bab; 1, 3/Müsned-i İmam Ahmet C. 1, Sb. 5, 101); “Şüphesiz ki emirlik Kureyş’indir.” (Buhari, Kitabul Ahkâm bab; 2-Kitabul Menakıp bab, 2/Darimî, Kitabüssiyer bab; 77)
Halifenin Kureyş’ten olması Sünniliğin olmazsa olmaz koşuludur. Yukarıda alıntıladığım gibi en kutsal hadis kitaplarında bu babda uydurulmuş onlarca hadis vardır. Ve bu hadislerin hepsi mütevatir derecesindedir. 1000 yıl boyunca tüm Sünni âlimler bu konuda icma etmişlerdir. Lakin Sünnilik oryantal gibi kıvırtmaca dini olduğu için Yavuz, tüm bu hadisleri, icmaları, fetvaları itin götüne sokmuştur. ALLAH’tan değil de Yavuz’dan korkan ulema, 400 yıl boyunca tüm bu hadisleri unutacaktır. Ta ki İngilizler, Sünnilere dinlerini hatırlatana kadar. İngilizler, Arapları Osmanlıya karşı kışkırtmak için bu hadisleri, icmaları, fetvaları çok iyi kullanmışlardır. Buradan da görüldüğü gibi Sünniler, kendi inançlarında bile samimi olmayan dansözlerdir. Çünkü Yavuz, onların itikatlarına göre hilafeti gasp etmiş bir hırsızdır. Şu gün Osmanlı’dan tarihin şanlı levhaları olarak bahseden sünnetçi zevata buradan haykırıyorum. Erkekseniz bu hadisleri kullanarak Yavuz’dan sonraki tüm halifelerin meşru olmayan zorbalar olduğunu söylesenize. Burada size iki yol kalıyor: Ya Buhari de dâhil olmak üzere tüm muhaddisler, müfessirler ve ulema yalancıdır. Yahut Osmanlı halifeleri Kureyş’in hakkını çalmış hırsızlardır. Yoksa yavuz kırsız ev sahibini mi bastırdı? İbni Kesir, el Bidaye, c.8, s. 42-46; İbni Esir, el Kamil, s. 427-429; İslam’da Siyasî Ve İtikadî Mezhepler Tarihî Muhammed Ebu Zehra, C.1, S.71-77.
İbn-i Mace 1594
Tarih boyunca iftiracıların ortaya sundukları, tamamen hamaset kokan kanıta çarpıcı bir örnek: Bu hadis Kuran’la taban tabana zıttır. Ravi bunu dile getirince hemen: “Sen bana yalancı mı diyorsun? Yoksa Ebu Musa’ya mı?” gibilerinden psikolojik baskı yaratılarak uydurma kabul ettirilmiştir. Ravi Esid de inancında samimi olmayan birisiymiş. Yoksa onun da ayeti dile getirip, sen ALLAH’a yalancı mı diyorsun diyerek üste çıkması gerekmez miydi?
Habibim: sevgilim demektir. Kuran’da Hz. Muhammed için bu tarz ifadelere rastlamayız.
Bu uydurma hadis Kütüb’ü Sitte’de geçmemesine rağmen, belki de halkımızın en çok işittiği hadistir. Hemen hemen her dini kitapta bulunur. Başta miraç kandili gecesi olmak üzere imamlar ağlaya ağlaya bu hadisi rivayet ederler. Aynı manayı verecek şekilde birkaç farklı versiyonda rivayet edilmektedir. “Sen olmasaydın! Sen olmasaydın! Evrenleri yaratmazdım.” şekli de hayli revaçtadır. Ancak ALLAH âlemleri bir insanın yüzü suyu hürmetine değil, imtihan olsun diye yaratmıştır. (18:7; 67:2) İnsan ve cinleri de kendisine kul… (51:56)
Buhari, Kitâbu Bed ’ i ’ l-Halk H.9 Nesâi, İmamet (2,118);Tirmizi, Tefsir, Hicr, (3122)
Sırf bu pasajı okursanız ayetin konuyla ilgili olduğunu zannedersiniz. Ancak konu bütünlüğü içerisinde ayetin böyle bir mesajla uzaktan yakından alakası yoktur. Sebebi nüzul hadislerinin tamamına yakını bu şekilde Kuran’ın berrak mesajını bulandırmaya yöneliktir. Namazda kadınların orasına burasına bakmayı adet edinen Tırmizi ve Nesai gibi ahlaksızlar, bu hareketin benzerini sahabe de yapıyor diyerek kendilerini aklamaya çalışmışlar anlaşılan. Bu şerefsizler hem sahabeyi yıldızlar gibi tanıtıyorlar, hem de böylesine alçak bir hareketi onlara atmaktan imtina bile etmiyorlar. Ne de pişkinler.
Bu hadis görünümlü ayet, ciddi kaynaklarda yer bulmamasına rağmen oldukça popülerdir. Özellikle yaşantıları, davaları ve eylemleri itibariyle sahabelerle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan bir cemaat, sürekli bu ayetimsiyi temcit pilavı gibi önümüze sunar. Sanki sahabeler fındık fıstıkla beslenip badem bıyık bırakıyorlarmış gibi, papanın mapanın önünde el pençe divan durup diyalogculuk oynuyorlarmış gibi…
Rezin tahriç etmiştir. (Hadisin birinci kısmını Câmi'u'us-Sağir'de Suyuti kaydeder (Feyzu'l-Kadır 4, 76). İkinci kısmı da İbnu Abdi'l-Berr, Câmi'u'l-İlm'de kaydetmiştir (2, 91).
Hiç koskoca peygamberin böyle bir pervasızlık yapacağı düşünülebilir mi? Değil nebi, basit bir cami imamı bile böyle bir şey yapsa yer yerinden oynar. Asıl cenabet, Ebu Hureyre, İbni Mace ve bu hadisi önümüze dayayanların tamamıdır. Bunların ruhu cünüptür. Tuğla eritinceye kadar yıkansalar gene iflah olmazlar.
İbnu Mace 1220
Müslim, Nikâh 41,(1409); Muvatta , Hacc 70, (1,348,349); Ebu Dâvud, Menâsik 37,(1841); Tirmizi, Hacc 23,(840); Nesâi, Hacc 91,(5,192
Buhari, Cezâu ’ s-Sayd 12, Meğazi 43, Nikâh 30; Müslim, Nik âh 46,(1410); Ebu Dâvud, Menâsik 39, (1844,1845): Tirmizi, Hacc 24,(842); Nesâi, Hacc 90, (1,191,192).
Müslim, Radâ ’ 24,(1452); Muvatta Radâ ’ 17,(2,608); Ebû Dâvud, Nikâh 11,(2062); Tirmizi, Radâ ’ 3,(1150); Nesâi, Nikâh 51,(6,100
ALLAH düşmanlığına bakar mısınız? Olmayan bir ayet başkasını nesh ediyor. Ve bunlar Peygamber Efendimiz vefat ettiğinde Kuran’da imişler. Demek ki sonra çıkarılmış oluyor. Ve bu küfür hadisi kütübü Sitte’nin dört kitabında ittifakla geliyor. Her Sünni’nin buna inanması itikatlarına göre farzdır. Böyle büyük bir gavurluğa iman edenlerin hepsi de kafir olmuşlardır. ALLAH hepsini kahretsin.
Müslim iman 147; Ebû Dâvûd Edep 29,(4091); Tirmizi Birr 61, (1999)