Şeytan, Allah’a şöyle demişti: “And olsun, insanlar için senin doğru yolunun üstünde oturacağım.Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım. Göreceksin, çoğu sana teşekkür etmeyecektir.” (Arâf 7/16-17) Şeytan, doğru yola girenleri engellemeye çalışır. Peygamberi,insan üstü konumda göstermek, onun en önemli tuzaklarındandır. Bu konuda ona destek veren insan şeytanları da vardır. Peygamberi insanüstü göstermek kolaydır Çünkü insanlar, onların kendileri gibi biri olmasını kabulde zorlanmışlardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“İnsanlara doğru yolu gösteren bir elçi geldiği zaman inanmalarına tek engel, onların şu sözleri olmuştur: “Allah elçi olarak bir insanı mı gönderir?” De ki: “Yeryüzünde dolaşanlar melek olsaydı ve oraya yerleşmiş bulunsalardı, biz de onlara elçi olarak gökten bir melek indirirdik.”(İsra 17/94-95)
Mekkeliler Peygamberimizle ile ilgili şaşkınlıklarını şöyle dile getirmişlerdi: “Bu elçinin özelliği ne ki? O dayemek yiyor, o da sokaklarda geziyor!.Ona bir melek indirilse de birlikte uyarıcılık yapsa olmaz mı?”(Furkan 25/7)
Bu gün bir çok kimse, şu ayet karşısında şaşkına dönüyor:
110- “De ki, ben de tıpkı sizin gibi bir insanım. Bana, tanrınızın bir tek tanrı olduğu vahyediliyorKim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın.'”(Kehf 18/110)
Çünkü Peygamberimiz insanüstü bir varlık sanılıyor.
Hıristiyanlar İsa aleyhisselamı tanrı yaptılar. Bu konu daha önce geçti. Mesela Katoliklere göre İsa olmasaydı kainat yaratılmazdı. Göklerde ve yer yüzünde görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar…Her şey onun aracılığıyla ve onun için yaratılmıştır[1].
Bu yanlış inanç, müslümanların inancına da karışmıştır. Halk tarafından kabul gören bir uydurma hadiste Allah Teâlâ’nın Peygamberimiz için şöyle dediği iddia edilir: “Sen olmasaydın kâinatıyaratmazdım[2]”. Kimi tarikatlara göre Muhammed aleyhisselam, var oluşun başlangıcıdır. Allah’tan başka hiçbir şey yokken ilk defa hakîkat-i Muhammediye var olmuş, bütün yaratıklar ondan ve onun için yaratılmıştır. Hakîkat-i Muhammediye nur olması bakımından âlemi yaratma ilkesi ve onun aslıdır. Bu nur ölümsüz ve ebedi olduğundan Peygamber için “öldü” denmez. Allah, var veya yok, ezeli ve hadis (sonradan olma) diye nitelenmediği halde hakîkat-i Muhammediye var ve ezelî diye nitelendirilir. Hakîkat-i Muhammediye bütün peygamberlerin ve velilerin ledünnî ve bâtınî bilgileri aldıkları kaynaktır. Bu hakikat Hak’tan gelen feyzin halka ulaşmasında aracı olur[3].
Katoliklere göre “Mesih İsa, gerçek Allah ve gerçek insandır. İşte bu nedenle insanlarla Allah arasında tek aracıdır[4].
Kimi tarikatçılara göre de Allah ile hakîkat-i Muhammediye aynı gerçeğin ön ve arka yüzleridir[5]. Bu konuda şöyle bir şiir söylerler:
Ahmed, Muhammed aleyhisselamın Kur’ân’da da geçen isimlerindendir. “Ahad Ahmed’dir” “Ahad Allah’tır” sözünün tabii sonucu, “Allah Ahmed’dir yani Muhammed’tir” olur. Bu şiire göre, Ahad (أحد) ile Ahmed (أحمد) arasında farklı olarak sadece bir mim harfi vardır. Bu fark yazılıştadır ve Ahmed’in lehinedir. Çünkü onlara göre bütün alem o mimin içindedir!.. Bu inancın İslam ile ilgisinin olmadığı açıktır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Muhammed, başka değil, sadece bir elçidir; ondan önce de nice elçiler gelmiştir.”(Al-i İmran 3/144)
“De ki: ‘Ben başka değil, tıpkı sizin gibi bir insanım. Bana; Tanrınızın bir tek tanrı olduğu bildiriliyor. Artık ona karşı dürüst olun ve ondan bağış dileyin. Yazık o eş koşanlara.”(Fussilet 41/6)
Başka bir ayettede efendimizden şunları demesi istenir :
21- De ki: “Benim size ne zarar vermeye gücüm yeter, ne de sizi olgunlaştırmaya.
22- De ki: “Beni Allah’ın azabından hiç kimse kurtaramaz. Ben ondan başka bir sığınak da bulamam.
23- Benimkisi yalnız Allah’tan olanı, onun gönderdiklerini tebliğdir, o kadar. Artık kim Allah'a ve onun elçisine baş kaldırırsa, ona içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.”(Cin 72/21-23)
[1] Katolik Kilisesi Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri,par. 331.
[2]İsmail b. Muhammed el-Aclûnî, Keşf'ul-Hafâ, Beyrut 1988/1408, c. II s. 164. Aclûnî bu eserini, halk arasında hadis diye bilinen sözleri, eğrisiyle doğrusuyla ortaya çıkarmak için yazmıştır. Bu sebeple o kitapta çok sayıda uydurma hadis vardır. Bu hadis de uydurmadır.
[3] Mehmet DEMİRCİ, “Hakikati Muhammediye”, DİA, c. XV, s. 179-180.
[4] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri,par. 480.
[5] Mehmet DEMİRCİ, “Hakikati Muhammediye”, DİA, c. XV, s. 179-180.
[6] Ali Ramazan DİNÇ, İki Cihan Serveri Peygamberi Zîşânımız, Yeni Dünya Dergisi, 58-59 sayılar, Ağustos-Eylül 1998, s. 32.
Bu şahıs, Nakşibendi tarikatı şeyhlerdendir ve İlahiyat Fakültesi mezunudur. Bu yazıyı dergide gördüğüm gün onu, İstanbul Gedikpaşa’da bulunan bir müridinin evinde ziyaret ederek gerekli uyarıyı yaptım. Ancak o, bunun sevgiden kaynaklandığını iddia edip kendini canla başla savundu. İnşaallah ölmeden tevbe eder. Günahı yazılı işlediği için tevbesi de yazılı olmalıdır.