ANASAYFA

FORUM

HABERLER

ZİYARETCİLER

SORULARINIZ

KİTAP

EFENDİMİZ

NAMAZ

HİKMETLİ KİTAP

FİLİMLER


   
  Tevhid Nesli geliyor....
  Efendimizi taniyalim 2
 

8-Yemek Yiyişi

 

Var olanı reddetmezdi, bulunmayanı araştırmazdı. Önüne hoş yiyeceklerden ne konursa konsun yerdi. Ancak tiksindiği bir şey olursa kendisi yemez, başkalarınada haram kılmazdı. Hiç bir zaman yemeğe kusur bulmamıştır. İştahı olursa yer olmazsa yemezdi. Nitekim alılşık olmadığı için keler yememişti. Ama ümmetinin yemesini de haram kılmadı. Hatta sofrasında gözü önünde keler yediler.

 

Helva be bal yedi: bunları severdi. Deve, koyun ve tavuk eti, toy kuşu eti, tavşan eti, deniz hayvanları yedi, kebap yedi. Yaş ve kuru hurma yedi, hem halis hemde su ile karışık süt içti. Kavut (un çorbası) içti. Balı suyla karıştırıp şerbet yapıp içti. Hurma şırası içti. Hazire - süt ile undan yapılan çorba- içti. Salatalığı yaş hurma ile yedi. Kuru hurmayı ekmekle yedi. Ekmeği sirke ile yedi. Serid -etli yemek- yedi. Eritilmiş iç yağı yedi... Lezzetli ve has olanı geri çevirmezdi, onu elde etmek için de çabalamazdı.

Hazır bulduğunu yemek O'nun tutumu idi.
Şayet yemek bulamazsa sabrederdi. Hatta açlıktan karnına taş bağladığı olurdu. Hilal görünür, hilal görünür, hilal görünür (yani aylar geçerdi) de evinde ateş yandığı olmazdı. Çoğunlukla yemeği yere serdiği meşin bir sofra üzerinde kordu. Üç parmağıyla yemek yer, yemeği bitirince parmaklarını yalardı. Bu tutum yemek yiyenlerin yapabilecekleri en mükemmel tutumdur. Çünkü kibirli kimse bir yek parmağı ile yer, açgözlü ve hırslı bir kimse ise beş parmağı ile yer, avucuyla da ağzına basar. Dayanarak yemek yemezdi. Yemeğin başlangıcında besmele çeker, sonunda hamdederdi. Yemeği bitince şu duayı okurdu;

 " Ey Rabbimiz, Hoş, mübarek kifayet olunmamış, talebinden vazgeçilmemiş ve müstağni kalınamayan bir hamd ile sana çokca hamdederiz." [1]Suyu çoğunlukla oturarak içer hatta ayakta içmekten menederdi.

 

 

9-Uyuması ve Uyanışı

Kimi zaman yatakta, kimi zaman post üzerinde, kimi zaman hasır üzerinde, kimi zaman yerde, kimi zaman zinetlerle bezenmiş divan üzerinde ve kimi zamanda siyah kilim üzerinde uyurdu. Yatağı tabaklanmış deri olup dolgu maddesi lif idi. Bir kıl keçesi (yahut abası) vardı, onu ikiye katlar üzerinde uyurdu. Uyumak için yattığında;

" Senin adınla, Allah'ım dirilirim, ölürüm." [2]derdi.

Avuçlarını birleştirir içlerine üfler İhlas, Felak ve Nâs sürelerini okur, sonra bedeninin ön kısımlarından başı ve yüzünden başlamak üzere avuçlarını vücudunun sürebildiği yerlerine sürerdi. Bu üç kere yapardı." [3]Yatağına girdiğinde şöyle dua ederdi;

 " Göklerin ve yerin Rabbi, yüce arşın Rabbi, bizim ve herşeyin Rabbi, daneyi, çekirdeği filizlendiren, Tevrat'ı, incili ve Furkan (Kur'an)'ı indiren Allah'ım Perçeminden yakaladığın her şerli varlığın şerrinden Sana sığınırım. İlk Sensin, Senden önce hiçbirşey yoktur. Son Sensin, Senden sonrada hiçbirşey yoktur. Varlığın aşikardır. Senden daha aşikar hiç birşey şey yoktur. Senin mahiyetin gizlidir. Senden daha gizli yoktur. Bizim borcumuzu öde, fakirlikten bizi zenginleştir." [4]

Geceleyin uykusundan uyandığı zaman şu duayı okurdu:

 " Senden başka tanrı yoktur. Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Allah'ım günahımı bağışlamanı diler, merhametini isterim. Allah'ım ilmimi arttır. Beni doğru yola iletmişken kalbimi eğriltme, Katından bana rahmet bağışla. Şüphesiz Sen sonsuz bağışta bulunansın."[5]

Uykudan uyanınca :

" Bizi öldükten sonra dirilten Allah'a hamdolsun. Kıyamet'te O'nun huzurunda haşrolunacağız."[6]sonra dişlerini misvaklar ve zaman zaman Al-i İmran süresinin son on ayetini okurdu. Gecenin evvelinde uyur ahirinde kalkardı. Müslümanların işleriyle uğraştığı zamanlarda gecenin evelini uykusuz geçirirdi. Gözleri uyur kalbi uyumazdı. Uyuduğu vakit kendisi uyanıncaya kadar başkaları O'nu uyandırmazdı. Gece (yolculukta) istirahate çekildiği zaman sağ yanı üzerine yatardı. Sabaha yakın istirahate çekildiği zaman ise elinin parmak uçlarından dirseğe olan kısmını diker, başını avucuna koyardı. Onun uykusu en mutedil ve olabilecek en faydalı uyku idi..

 

10-Aile Reisi Olarak  Peygamberimiz

O hanımlara karşı çok yumuşak ve müsamahalı davranırdı. Bir gün Hz. Ömer, Hz. Peygamberin huzuruna girmek için izin istedi. Hz. Peygamberin yanında Kureyş kadınları vardı. Ona bir şeyler soruyorlardı. Resülüllah’ın yanında yüksek sesle konuşuyorlardı. Hz. Ömer (r.a.) Hz. Peygamberin yanına girmek için izin isteyince, perdenin arkasına gizlendiler. Hz. Peygamber ona izin verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer, Resülüllah’ın yanına girdi. Buradan ötesini Hz. Ömer şöyle anlatıyor; Hz. Ömer diyor ki: “Allah Resülü’nün yanına girdim. Baktım Allah Resülü durmadan tebessüm ediyor. ‘Ey Allah’ın Resulü! Allah seni ebediyen güldürsün’ dedim. Yine tebessümle şu cevabı verdi: “Şu kadınların haline gülüyorum. Oturmuş benim yanımda konuşuyorlardı. Senin sesini duyunca her biri bir yere saklandı. Allah Resulü’nün bu cevabı üzerine sesimi yükselttim ve Ey nefislerinin düşmanları! Demek benden korkuyorsunuz; Allah Resul’ünden korkmuyor ve onun yanında saygısızlık yapıyorsunuz öyle mi?” dedim. Bana şu cevabı verdiler: “ Sen katı ve şiddetlisin.” [7]

Allah Resulü, hanımları ile oturur, sohbet eder, hatta bir arkadaş gibi onlarla bazı meselelerin müzakeresini bile yapardı. Peygamberin onların fikir ve düşüncelerine ihtiyacı yoktu, Çünkü o vahiy ile destekleniyordu. Ancak o, ümmetine bir şeyler öğretmek istiyordu.

Aşağıda sunacağımız hadis, Peygamberimizin hanımlarına karşı ne kadar müsemmahalı ve hoşgörülü olduğunu açıkça göstermektedir.

 Hz. Aişe’nin anlattığına göre: Peygamber Tebük ya da Hayber gazvesinden döndü. Hz. Aişe’nin eşyalarını koyduğu rafların üzerinde örtü vardı. Rüzgar esti Hz. Aişe’nin oyuncaklarının üzerinde bulunan örtüyü bir kenarından açtı. Bunun üzerine Peygamberimiz, “Ey Aişe bunlar nedir?” buyurdu. Aişe “Kızlarım” diye cevap verdi. Hz. Peygamber oyuncakların arasında iki kanatlı at gördü. “Oyuncakların arasında gördüğüm bu nedir?” diye sordu. Aişe “at” diye cevap verdi. Hz. Peygamber, “Üzerindekiler nedir?” diyince. Hz. Aişe “Kanatlarıdır” diye cevap verdi. Hz. Peygamber “Atın kanatları olur mu?” dediğinde Aişe, “Hz. Süleyman’ın atlarının kanatlarının olduğunu işitmedin mi? Şeklinde cevap verdi. Aişe derki: “Hz. Peygamber bunu işitince güldü. Hatta onun azı dişlerini gördüm.”[8]

Görüldüğü gibi, Hz. Peygamber aile içinde gayet toleranslı davranır ve latife yapmayı severdi. Hey şeyden önce yüzü gülerdi. Onun sadece hiddetlendiği husus, Allah’ın emir yasaklarına karşı gördüğü saygısızlıktı. O böyle bir durumda, Allah’ın emirlerinin yerine getirilmesi ve haram kıldığı bir şeyden vazgeçilmesi için bütün gayretini sarf ederdi.

Peygamberimiz, ev halkına karşı taşıdığı ağır mesuliyetleri hissederek sık sık endişelenirdi. Daima onları, bu dünyadakilere kıyasla öteki dünyanın mükafat ve güzelliklerine teşvik ederdi. Gece teheccüt namazına kalktığında, hanımlarının da bu ulvi ve faziletli amele katılmalarını isterdi. Sevgi ve yumuşaklıkla bu tür ibadetlere teşvik ederdi.

Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et…” [9] Bu ayette Allah Teala, Peygamberinden aile halkına namaz kılmayı emretmesini, onlarla beraber ona sarılmasını, sabır ve azimle ona devam etmesini istiyor. Ayetteki hitap, Hz. Peygamberin şahsınadır. Bu hitabın içine umumi olarak bütün ümmeti, hususi olarak ta Hz. Peygamberin aile halkı girmektedir. [10] Bu ayetin hükmü gereği peygamberimiz, altı ay müddetle Mescid-i Nebevi’ye sabah namazına gitmeden önce, Hz. Fatıma ve Hz. Ali’nin evlerine uğrar ve kapılarının önünde durur: “Ey Ehl-i Beyt (Muhammed’in ev halkı) namaza kalkınız” buyururdu. [11]


 

Sonraki sayfa»»



[1] (Buhari 70/54).

[2] (Buhari 80/7, 80/8, 80/16 97/13)

[3] (Buhari 11/107)

[4] (Muslim 2713).

[5] Ebu Davud 506.

[6] (Buhari 80/7, 80/8, 80/16, 97/13)

[7]  Buhari, Edep, 68

[8] Ebu Davud, Edep, 62

[9] Ta Ha, 20/132

[10] Kurtubi, Ahkamu-l Kur’an, Beyrut, 1995, c. VI, cz. XI, 174

[11] Tirmizi, Tefsir, 34

 
 
  Bugün 63 ziyaretçi bizimle...  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden