ANASAYFA

FORUM

HABERLER

ZİYARETCİLER

SORULARINIZ

KİTAP

EFENDİMİZ

NAMAZ

HİKMETLİ KİTAP

FİLİMLER


   
  Tevhid Nesli geliyor....
  IBN SINA devam
 

İbn Sina’nın diğer bir iddiası da, Allah’ı  cahillikle vasıflandırmasıdır. İbn Sina’ya göre, Allah kainatı bir bütün olarak bilmekte olup, tek tek varlıklardan ve olaylardan habersizdir ve onları bilmemektedir. Örneğin : “Uzay varlıklarının kitle olarak var olduklarını bilir, fakat Güneş’in, Ay’ın v.s. var olduğunu bilmez; İnsanların kitle olarak var olduğunu bilir, fakat, Muhammedi, Mustafa'yı, Emini tek tek olarak bilmez, ne yaptıklarından habersizdir,” iddiasında bulunmuş olmaktadır. İbn Sina bu iddiasına gerekçe olarak, Allah bilgisinin bir bütün olduğunu şayet tek tek olayları bilirse, bilgisinde bir dalgalanma ve bir ikilik meydana geleceğini, bununda olamayacağın söylemektedir. Allah’ın bilgisinde, artma, eksilme ve herhangi bir değişiklik olamayacağı doğru olmakla birlikte, Allah’ın cüzileri bilemeyeceğini iddia etmesi yanlıştır, böyle bir iddia, Allah’a noksanlık ve acizlik isnat etmektir. Allah ise noksan sıfatlardan, acizlikten ve bilgisizlikten uzaktır. Allah için azla çok uzakla yakın, zorla kolay aynıdır, hiçbir şey Allah’ın gücü karşısında bir dirence sahip olamaz. İbn Sina’nın bu konuda yanlışa sapmasının temelinde, Allah’ın zamana tabi olduğunu zannetmesinden dolayıdır, zaman ise yaratıklar için olayları sıralama, perdeleme veya açığa çıkarma aracıdır, Allah için ise böyle bir mania söz konusu olamaz.

 

Durumu daha yakından görmek için zamanın yok olduğunu farz edelim, böyle bir durumda tüm olaylar; geçmiş, gelecek, uzak, yakın, büyük, küçük, her ne varsa boyutsuz bir noktada toplanmış olur, böyle bir durumda dolayısıyla hepsi zamansız olarak hep birlikte kendilerini ifade etme durumunda olurlar, bu ifade konumunda, cüzilerle, küllilerin kendilerini ifade etmeleri arasında fark yoktur, bu açıdan külli neyse cüzide odur, cüzi neyse küllide odur, böyle düşündüğümüzde, ne küllilerin varlığı nede cüzilerin varlığı, Allah’ın bilgisinde artma ve eksilmeye yol açmadığı gibi, hiç birisi, Allah’ın bilgisi dışına çıkamaz, varlıkları itibarıyla da, Allah onlara bütün yünlerden hakimdir.

 

Varlıklarını bilme hususunda, tüm kainatı bilmeyle, bir toz zerresini bilme veya düşen bir yaprağın çıkardığı sesle, tüm yıldırımların bir anda çıkardığı sesi bilme açısından, Allah için bir fark yoktur. Allah en açık olan şeyi bildiği gibi, en gizli olan şeyi de aynı şekilde görür ve bilir, ne varın varlığı, nede yokun yokluğu ne var olanın yok olması nede var olmayanın varlığı gelmesi, Allah’ın gücünü etkilemez. Nedenini özetlersem: Allah ile Kainat arasındaki ilişki, Yaratıcı ve yaratık ilişkisidir, Allah, kainatın yaratıcısı, kainatta Allah’ın yaratığı olduğundan, yaratığın, Allah’ın zatında bir değişiklik yapması veya herhangi bir etkinlikle zatında değişiklik meydana getirmesi mümkün değildir. Haşa, böyle bir şey olmuş olsaydı, bunun manası, kainatında İlahlaşması demek olurdu, Kuran öğretisine göre İlah ancak ve ancak tek olarak Allah’tır, dolayısıyla, Allah kainat üzerinde değişiklikler meydana getirir, kainat ise Allah’ın zatında değişiklik meydana getiremez.

İbn Sina’nın bu konulardaki düşüncesi şu şekildedir:
İbn Sina, Tanrı alemde külli ve umumi bilgiye sahiptir, ama bilgisi tikel ve cüz’i değildir, der.”[1]
“İbn Sina’ya göre, eğer Allah sonsuz ve değişmez ise cüz’i şeyleri düşünemez. Allah’ın cûz’i şeyleri düşündüğünü söylemek O’nun tabiatında değişikliği kabul etmektir; dolayısıyla da özünde bir eksiklik kabul edilmiş olur. O’nun olgun olması için, hareketsiz olması lazımdır, hareketsiz olması için de dünyayı bilmemesi gerekir. Ancak bu tür akıl yürüten İbn Sina’nın bu düşüncesinin yanında, Kur’an-ı Kerim Allah’ın her şeyin bilgisine sahip olduğunu bildirmektedir.”
İbn Sina düşüncesinde, Allah hem bilgin (âlim) hem de hayat sahibi (Hayy)dir. Böylece onun sistemi Allah-da ilim ve hayatı birleştirmiştir. O, bilen ve yaşayandır. Bu yönden Allah’a nisbet edilebilecek tek bilgi, külli bir bilgidir. O, Allah olarak değişikliği kabul etmez; cüzileri cûz’i ve değişen olarak bilmez, fakat onları külli olarak bilir. Allah’ın özünde, bilgisi ile bilgisinin nesnesi arasında arasında ayrılık söz konusu değildir.”
[2]

Görüldüğü gibi, İbn Sina, safsata türünden laf kalabalığıyla, sözleri evirip çevirerek, Allah için bilgisizlik ve acizlik ortaya koymaya çalışıyor, bu tür iddialar ise Kuran’a aykırı olduğu gibi, Kuran öğretisine karşı açıktan açığa saldırıdır. Şöyle ki, 

Allah’ın her şeyi bildiğine dair, Kuran’dan mealen:
- Görmedin mi ki, şüphe yok Allah, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa -hepsini- bilir, üç kişi arasında bir gizlice konuşma olmaz ki, illâ O -Allah- dördüncüleridir ve beş kişi arasında olmaz ki, illâ O altıncılarıdır ve bundan daha az ve daha çok kimse arasında -öyle konuşma olmaz ki- illâ O, her nerede olsalar onlar ile beraberdir. Sonra onlara ne yapmış olduklarını kıyamet gününde haber verir. Şüphe yok ki: Allah her şeyi hakkiyle bilendir. 58/7

- De ki: Göğüslerinizde olan şeyi gizleseniz de, açıklasanız da onu Allah bilir. Ve göklerdekini de, yerlerdekini de bilir. Ve Allah her şeye hakkıyla kadirdir. 3/29


İslimi inanışa göre, aynen dünyada olduğumuz gibi, beden ve ruh ile dirileceğiz, İbn Sina ise bedeni dirilmeyi inkar etmektedir. İbn Sina bu inkarını getirirken iki yüzlü davranmaktan çekinmez, öyle ki halk için yazdığı kitaplarda cismani yani bedensel dirilişi kabul eder görünürken, felsefi iddialarında ise inkar etmektedir. Şöyle ki :

İbn Sina ölüm sonrası cismani dirilişi Peygamberin mit’i olarak nitelemesine karşılık halk için yazdığı bazı kitaplarında Kuran ayetlerini kullanarak, cismani diriliş ve hesap gününün gerçek olduğundan bahseder. İnsanların yaşantılarına çekidüzen vermeleri gerektiğini belirtir. Farabi ise hiçbir yoruma yer bırakmayacak şekilde ve İbni Sina gibi iki yüzlü olmadan cismani dirilişin Kuran’da geçen bir teşbih olduğunu, bunun imânsızlığını savunur. Zaten o, filozoflar içerisinde davasına en bağlı ve İslam’a en uzak olanıdır.”
[3]

Daha öncede belirttiğim gibi, filozoflar ve onların dışında ki bir çok kimse, Allah’ın gücünü kendi güçleri gibi zan ederek akıllarına esen bir çok şeye imkansız demektedirler. Bundan dolayı, Farabi ve İbn Sina bedenlerin dirilmesini inkar etmektedirler. Hal bu ki, çevrelerini kuşatan müthiş kainat olayına veya bizzat kendi yapılarına dönüp baksalardı ve düşünselerdi, bunun Allah için kolay olduğunu görüp anlayacaklardı. Direkt veya dolaylı olarak, Allah için imkansız olan herhangi bir şey iddia etmek, bizim Kuran öğretisinden öğrendiğimiz Allah tanımından çok uzak bir iddiadır, Allah her şeye kadirdir, bazı şeyleri yapmadığında bu onları yapmaya gücü yetmediğinden değildir, sadece yapmak istemediğinden ve onun zatına yakışmadığından dolayıdır. Yapmamak ve Yapmaya güç yetirmemek ayrı hususlardır.

Kuran’dan mealen:
- Onların sözü seni üzmesin. Şüphe yok ki, biz, onların neleri gizlediklerini ve neleri açığa vurduklarını biliyoruz. 36/76

- İnsan görmedi mi ki, muhakkak biz onu bir nutfeden yarattık, sonra o, bir apaçık düşman -kesilmiştir. 36/77

- Ve kendi yaradılışını unuttu da bize bir misâl getirmeye kalkıştı, dedi ki: Kemikleri kim diriltebilir ki, onlar çürümüşlerdir. 36/78

- Deki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecektir. Ve O, her yaratmayı bilir.” 36/79

İbni Sina, Ahiret konusunda tereddüt içerisinde olduğu gibi, Cehennem azabının ebediliğini de inkar etmektedir. Ona göre, Ahiret olsa dahi, bir ceza ve mükafat yeri değil, nefislerin bedenden ayrıldıktan sonra dünyada yapamadıkları temizliği yapma yeridir. Hal bu ki, İslam’a göre dünya hayatı bir imtihan yeridir. Ahiret ise bir netice alma yeri olup, nefislerin kendilerini temizlediği bir yer değildir.
Bu konuda İbn Sina şöyle demektedir:

Nefislerin bedenden ayrıldıktan sonra dünyada yapamadıkları temizliği akıl âleminde yapıp yapamayacakları konusunda, İbn Sina tereddüt eder. Necat’ta, fazla açıklama vermeksizin, bunun olabileceğini söylerken, İşarât’ta şüphe içindedir, belki de bu olabilir der. Eğer nefisler dünyada iken semavi haller ve nefislerle ilişki içinde bulunabilmişler ve çeşitli vasıtalarla bir şeyler alabilmişlerse bu temizlik gerçekleşe bilir.”
“İbn Sinacı Augustinciliğin en başta gelenlerinden Roger Bacon, İbn Sina’yı en iyi tanıyanlardan biridir. Bacon dünyanın yaratılışı konusunda, yaratılışın bir aracı ile oluşu ve cehennem azabının devamlılığını inkâr etmiş olması konularında İbn Sina’yı tenkid eder.”
[4]


Bu konuda Kuran’dan mealen:
- İnkar edenler: "O Sa'at bize gelmez," dediler. De ki: "Hayır, gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir şey, O'ndan gizli kalmaz. Ne bundan küçük, ne de bundan büyük hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitapta bulunmasın. 34/3

- (Her şeyi apaçık bir Kitapta tesbit etmiştir) ki, inanıp iyi işler yapanları mükafatlandırsın. Onlar için mağfiret ve güzel rızık vardır. 34/4

- Ayetlerimiz hakkında (bizi) aciz bırakmağa çalışanlara gelince: onlar(a gelince) içinde pislikten acı bir azab vardır. 34/5

- De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" de. O, rahmet etmeyi kendi üstüne yazmıştır. Sizi elbette varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacaktır. Ama kendilerini ziyana sokanlar, inanmazlar. 6/12

- Allah -ki O'ndan başka ilâh yoktur- sizi, vukuunda asla şüphe olmayan kıyamet (Duruşma) gününde bir araya toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir? 4/87

- O küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? derler. "Evet geldi" derler ama, azap sözü kâfirlerin üzerine hak olmuştur. 39/71

- O halde içinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin yeri ne kötüymüş! denildi. 39/72


Görüldüğü gibi, İslâm dinine göre, kıyamet gününden; ahiretten şüphe etmek Kuran ayetlerini inkar etmek olduğu gibi, Kuran’ın İslam dini öğretisine göre cehennem azabı gerçek ve ebedidir.

Aslında İbn Sina İslâmi hiçbir hususa inanmamaktadır. İslâmi hususlardan şüpheci bir tavırla bahsetmesi ortalığı karıştırıp insanları şüphe içerisinde bırakmak içindir. Zira İbn Sina, Kainatın, Allah’ın müdahalesi ve gayesi olmaksızın geldiğini iddia etmektedir. Eğer ki, Alemin meydana gelmesinde, Allah’ın hiçbir müdahalesi, gayesi ve amacı olmamış olsa, Alem boş ve manasız bir hale gelir, boş manasız bir Alemle ilgili olarak Allah’ın kanunlar koyması düşünülemez, zira manası olmayanın kanunu da olmaz. Hal bu ki, İslâmi inanışa göre, hiçbir şey Allah’ın gücü dışına çıkamaz, Allah boş iş yapmaz ve yarattığı alemi gayesiz ve başıboş bırakmaz.
Bu konuda İbn Sina şöyle demektedir :
“İbn Sina sisteminde, âlem, ilk sebep ve sebeplerin sebebi olan Allah’tan yayılır. Ancak bu oluşta Allah için bir gaye söz konusu değildir.”[5]

İbn Sina’nın felsefi fikirleri incelendiğinde, Kuran’la bağdaşmayan daha birçok husus bulmak mümkündür. Ayrıca iddialarına bugünkü Astronomik tespitler çerçevesinde bakıldığında saçma oldukları açıkça görülür. Bugün bir ilk okul öğrencisine bile, güneş, ay, yıldızlar dünyayı yönetiyor dense ciddiye almaz; güler geçer, bu tür şeyleri ciddiye alanlar, gerçekleri dışlayıp aklını kullanmayan meczup kimselerdirler. Aristo, Eflatun, Farabi gibi kimselerin de durumu bundan farklı değildir. Daha önce yüksek felsefi görüşler olarak ileri sürdükleri fikirler, bugün için alay konusu olacak seviyededir. Hayatın manası, insanın nereden gelip nereye gittiğinin cevaplandırılması bu gibi kimselerden çok uzak bir olaydır.

DEVAMI>>>>>

 

Kaynak:

Fereç Hüdür, KUR’AN DIŞI OLUŞUMLARIN ELEŞTİRİSİ VE  KUR'AN'A ARZI, Kişisel Yayınlar; İstanbul, 2007,



[1] ( Ali Bulaç, İslâm Düşüncesinde Din-Felsefe/Vahiy-Akıl İlişkisi, Sayfa 133, Beyan Yayınları 1994. )

[2] (İbni Sina metafiziği, Prof. Dr. Hayrani ALTINTAŞ. Sayfa 68 -70 T.C Kültür Bakanlığı Yayınları 1997

[3] (Vahiyden Kültüre,Yazan, Celaleddin Vatandaş Pınar Yayınları 1991 Baskısı Sayfa 130-131.)

[4] (İbni Sina metafiziği, Prof. Dr. Hayrani ALTINTAŞ. Sayfa 43 -140 T.C Kültür Bakanlığı Yayınları 1997 - Ankara)

[5] (İbni Sina metafiziği, Prof. Dr. Hayrani ALTINTAŞ. Sayfa 85 T.C Kültür Bakanlığı Yayınları 1997 - Ankara)

 
 
  Bugün 168 ziyaretçi bizimle...  
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden