Müşrikleri biraz yakından görmeye çalışalım.
Müşrik, ortak koşan anlamınadır. Ortaklık en az iki şey arasında olur. Müşrik için bunların birincisi daima Allah’tır. Onun müşrik olması; bir varlığı, Allah’a has özeliklerden bazısına sahip görmesi sebebiyledir.
Hiç kimse, şirke sağlam bir gerekçe bulamaz. Ama Allah’a yakın olduğuna ve manevi yardım yapacağına inanılan kimselerin etrafında bir cemaat oluşur. Onlara katılanlar orada olmanın bazı faydalarını görebilirler. Bunları oraya bağlayan, bu menfaat ilişkisidir. Şu ayet, ona dikkat çekmektedir:
(İbrahim şöyle) “demişti: “Allah ile aranıza koyduğunuz putlara tutulmanız sadece bu hayatta birbirinize karşı bir sevgi ortamı oluşsun diyedir. Sonra, kıyamet gününde biriniz diğerini tanımayacak ve biriniz diğerine lanet edecektir. Varacağınız yer o ateştir; size yardım eden de olmayacaktır.” (Ankebût 29/25)
Bunlar, din adı altında, menfaate dayalı bir örgüte katıldıklarının farkındadırlar. Bu sebeple, yarın Allah’a karşı şunu diyemeyeceklerdir:
“Önceden ortak koşanlar babalarımızdı. Biz ise onlardan sonra gelen bir nesil idik. Şimdi o batıla sapanların işlediklerinden ötürü bizi yok mu edeceksin?” (Araf 7/174)
Çünkü şirke düşenler; “...Allah’a verdikleri sözün kesinleşmesinden sonra caymış, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (yani Allah ile ilişkilerini) kesmiş olurlar.” (Bakara 2/27)
Bunlar kendilerini Allah ile aldatmış olurlar. Çünkü hedeflerinin Allah’a yaklaşmak olduğunu söylerler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
اَلاَ لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِۤ اَوْلِيۤاءَ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلاَّ لِيُقَرِّبُونۤا اِلٰى اللَّهِ زُلْفٰى اِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ اِنَّ اللَّهَ لاَ يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ (3)
3- “İyi bil ki, saf din Allah’ın dinidir. Onun yakınından veliler edinenler şöyle derler: “Bizim onlara kul olmamız, sadece bizi Allah’a iyice yaklaştırsınlar diyedir. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez. ” (Zümer 39/3)
Fakat bunların onları, Allah’a yaklaştıracağına dair belgeleri yoktur.
Müşrik, Allah’ı yeryüzü krallarına benzeterek kendinden uzak sayar. Krala ulaşmak isteyenin, ona yakınlığı olan biri aracılığı ile ulaşmak istemesi gibi müşrik de Allah’a ulaşmak için ona yakın olduğuna inandığı birini aracı yapmak ister. Hıristiyanların İsa’yı Allah’ın oğlu, Mekkeli müşriklerin putlarını Allah’ın kızları, büyüklerinin ruhlarından yardım umanların da onları, Allah’ın özel dostları saymaları bundandır.
Müşrik aracıyı, manevi gücü olan bir varlık sayar, ona yakınlık için kurbanlar sunar, hatırası karşısında saygı ile eğilir. Onunla ilişkilerini canlı tutar ki, o da onun, Allah ile ilişkilerini canlı tutsun. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَمِنْ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللَّهِ اَنْدَادًا يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللَّهِ وَالَّذِينَ اٰمَنُوۤا اَشَدُّ حُبًّا لِلَّهِ وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُوۤا اِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ اَنَّ الْقُوَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا وَاَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ (165)
165- “İnsanlar arasında Allah’ın yakınından endâd edinenler vardır ( İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki) Onlar (bunları), Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. (Bakara 2/165)
Endâd, nidd’in çoğuludur. Nidd, Allah’a benzer bazı niteliklere sahip görülen ve aykırı şeyleri savunabileceğine inanılan varlıktır. Allah’ın onları kırmayacağına, gerekirse Allah’a, onun istemediği bir şeyi kabul ettirebileceklerine, onların bu gücü Allah’tan aldıklarına inanılır.
Bir de müşrikler, bu arabulucuların kendilerine şefaatçi olacaklarına inanırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Allah’a karşı yalan uydurandan veya onun ayetleri karşısında yalan söyleyenden daha zalim kim olabilir? Bu suçu işleyenler umduklarını bulamazlar.
Onlar, Allah’tan önce öyle şeye kul olurlar ki, onlara ne faydası olur ne de zararı. Derler ki, ‘Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir.’ De ki: “Göklerde ve yerde, Allah’ın bilmediği bir şeyi mi ona haber veriyorsunuz?” Allah, onların şirkinden uzaktır ve yücedir.” (Yunus 10/17-18)
Peygamberler insanları, yalnız Allah’a kul olmaya çağırmışlardır. Yalnız Allah’a kul olan, yardımı yalnız ondan ister. Müslümanlar, namazların her rekatında “Yalnız sana kul olur ve yalnız senden yardım dileriz.” (Fatiha 1/4) derler.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“De ki: “Allah ile kendi aranıza koyup yardıma çağırdıklarınıza kul olmam bana yasaklandı. Bu yasak, Rabbimden bana, açık âyetler geldiği vakit kondu. Ben varlıkların sahibine teslim olmam için emir aldım.
Sizi yaratan odur. O, önce topraktan, sonra nutfeden, sonra da alakadan yaratır; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarır ki güçlü kuvvetli hale gelesiniz ve nihayet ihtiyar kişilere dönüşesiniz. Kiminiz daha önce ölür, kiminiz de, belirli bir süreye kadar yaşar. Belki aklınızı kullanırsınız.
Can veren odur; öldüren de o. O bir işe karar verirse, sadece “Ol” der, hemen oluverir.
Allah’ın ayetleri karşısında haklı çıkmaya çalışanları görmez misin? Bunlar nereden destek alarak halden hale giriyorlar?
Bunlar öyle kimselerdir ki, hem Kitap karşısında, hem de elçilerimize gönderdiğimiz şeyler karşısında yalan söylerler. Ama elbette öğreneceklerdir.
Hem de boyunlarında halkalar varken ve zincirlerle sürüklenirken öğreneceklerdir.
Kaynar suyun içinde sürüklenirken…Sonra ateşte kızartılacaklardır.
Sonra onlara şöyle denecek: O şirk koştuğunuz şeyler nerede? Allah ile kendi aranıza koyduklarınız vardı ya işte onlar? Diyecekler ki, “Onlar bizden ayrıldılar. Aslında biz, eskiden de Allah’tan başka bir şeyden yardım istemezdik.” Allah, o kâfirleri, işte bu tavırlarından dolayı sapık sayar.
Başınıza gelen bu şeyler, yeryüzünde haksız yere şımarmanıza ve böbürlenmenize karşılıktır.
“Girin Cehennemin kapılarından; hiç çıkmamak üzere girin!” Kendini büyük görenlerin yeri gerçekten ne kötüymüş!” (Mümin 40/66-76)
İslam’ın dışındaki bütün dinlerde aracılık inancı vardır. Aracıların adının değişmesi ile dinlerin adı değişir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Şurası bir gerçek ki, insanı yaratan biziz. Ona şahdamarından da yakınız. Bu sebeple içinin ona ne fısıldadığını biliriz.” (Kaf 50/16)
.