15:90-91 Bölücülere (azabı) indirdiğimiz gibi. Onlar ki Kuran’ı parçalara ayırdılar.
Kuran’ın özde değil sözde ilk kaynak kabul edildiğinin göstergesi yalnızca Sünnilerin pratik yaşantıları değil, Sünni ekolün üzerine yaslandığı usuldür de. Örneğin; “nesh teorisi” bu gerçeği tüm çıplaklığı ve çarpıklığıyla ortaya serer. Bu melun doktrine göre, hâşâ Kuran’ın bazı ayetleri hem hadislerle hem de birbirleriyle iptal edilebilir. Bu iğrenç yaklaşımı, ne yazık ki kendilerini İslam’a izafe eden ancak İslam’la pek de ilgileri kalmamış bulunan tüm Sünni ve Şii mezhepleri istisnasız icmayla kabul ederler. İhtilaf ettikleri husus ise hangi ayetlerin yok sayılacağı ve inkâr edileceğidir.
Sünni ve Şii fıkhında oldukça güçlü bir yer edinen bu şeytani nesih-münseh kaidesi, aslında bu mezheplerin hiçbirisinin Kuran’a inanmadıklarının bilimsel bir dille ifade edilmesidir. Bu aşağılık kural bile Sünniliğin Kuran’ı değil ilk kaynak, hüccet olarak dahi değerlendirilmediğinin ispatıdır. Hadislerin Kuran ayetlerini iptal edebileceğini söylemek, ALLAH’ın sözlerini sahih de olsa en nihayetinde korunmamış kul sözlerinden hakir görmektir.
İbnu Abbâs anlatıyor: "Hz. Ömer'i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti:"Allah Teâla hazretleri Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'i hak (din ile) gönderdi ve O'na Kitap’ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: "Biz Kitabullah'da recm cezasını görmüyoruz (deyip inkâra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terk ederek dalâlete düşebilecektir. Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinaları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- sübût bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcut bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "Ömer Allah Teâla'nın kitabına ilâvede bulundu" demelerinden çekinmesem, recm âyetini (Kitabullah'a) yazardım
اَلشَّيخُ وَالشَّيْخَةُ إِذَا زَنَيَا فَارْجُمُو هُمَا اَلْبَتَّة َ
(eşşeyhu ve eşşeyhatu iza zeneyaa fercumuuhumaa elbetteten)
ALLAH’a, Resulü’ne ve Ömer’e iftira edip uydurdukları ayetin (!) tercümesi şöyledir: “İhtiyar erkek ve yaşlı kadın zina ederse onları recmedin.” Sünni ve Şii tüm batıl mezhepler, Kuran’da böyle bir ayet olduğu ancak sonradan çıkarıldığı sapıklığında ittifak etmişlerdir. Bu ALLAH düşmanlarına göre bu ayet (!) lafzen mensuh ancak hükmen baki imiş. İşin garibi, Kuran’da olmayan bu tümce, Kuran’daki (24:2) ayetini iptal edebilecek kuvvette imiş.
Ayşe (r.a.), Şöyle demiştir: Andolsun ki recm etme âyeti ve yetişkin kişiyi on defa emzirme (sebebi ile nikahlamanın haramlığı) ayeti indi ve Andolsun ki bu âyetler tahtımın altındaki bir yaprakta (yazılı) idi. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) vefat edip biz O'nun Ölümü ile meşgul olunca, evde beslenen bir koyun (veya keçi odaya) girip o yaprağı yedi."
Burada aklımıza pek çok istifham takılıyor. Tamam, nesh denilen melaneti kabul ettik diyelim. Gene de bu kepazeliği algılamakta zorlanıyoruz. Sünnetçi ulema, bizi aydınlatırlarsa kendilerine minnettar kalırız. Bu ayeti keçi veya koyun veya it yiyerek nesh etmiştir diyorsunuz. Sizce ALLAH, kitabını itten köpekten koruyamayacak kadar aciz midir? Ey itoğlu itler, ey eşşoğlu eşekler! ALLAH’tan korkmuyorsunuz bunu anladık. Kuldan da mı utanmazsınız siz? Ömer’e iftira ederek insanlardan korkmasa bu cümleyi Kuran’a sokacaktı diye onun ağzından yeminler savuruyorsunuz. Bu durumda Ömer ALLAH’tan değil de kullarından korkan bir münafık olmuş olmuyor mu? Bir ayet uydurdunuz. Ona bile gereğiyle uymadınız. Sizin uyduruk ayetinize göre yaşlı kadın ve erkek zina ederse recm edilir. Fakat siz uygulamada bunu evli erkek ve kadına dönüştürdünüz. Ne laçka yaratıklarsınız. Size değil de sizin zavallı kör mukallitlerinize acıyorum. Sizin yüzünüzden heder olacaklar. Arapça şeyh ne demektir? Evli kelimesinin Arapçası nedir? Böyle bir kural olduğunu varsaysak bile gençliğin ve yaşlılığın ölçütü nedir? Bir kişi kaç yaşından itibaren yaşlı sayılır? Sıkıyorsa yeni bir hadis uydurun da görelim.
Başta Kütübü Sitte olmak üzere Sünnilerin pek çok temel kaynak kitabı, Kuran’ın tahrif edildiği iddialarıyla doludur. Benzer iftiraları Şiilerin de yaptıklarını ilerleyen sayfalarda göreceksiniz. Şiiler bu ifsatlarını belli bir amaca binaen ortaya koymuşlardır: İmamet teorisini kanıtlamak. Ancak Sünniler, serseri mayın gibi sırf tartışma ve karışıklık çıksın, spor olsun diye bu fitneleri ortaya atmışlardır. Bu uydurmalarda her daim güçlü bir kitle olan münafıkların payı unutulmamalıdır. Olayın vahametini göstermek için Kütübü Sitte’den birkaç alıntı yapalım:
Ubey İbnu Ka’b’ın anlattığına göre, Resûlullah (a.s.v.) kendisine: “ Allah, sana Kuran okumamı emretti” demiş ve Lem yekunullezine keferu’yu (98:1) ve bu sureden (beyyine suresi) olmak üzere şunu okumuştu: “ Allah indindeki din muvahhit İslam dinidir, Hıristiyanlık, Yahudilik ve Mecusilik değildir. Kim bir hayır işlerse mükafatı ona verilecektir.” . Ubey İbnu Ka’b: “ Bana şunu da okudu ” dedi: “ Adem oğlunun bir vadi dolu malı olsa ona ikincisini de katmak ister. İkinciyi de elde etse üçüncüsünü arar. Ademoğlunun aç gözlülüğünü ancak toprak doyurur. Allah tövbe edenleri affeder.”
Altı çizili sözcüklerin ayet olduğunu belirtmekteler. Lakin ne Beyyine suresinde ne de Kuran’ın başka bir yerinde böyle ayetler bulunmamaktadır. Hatta yakın anlamlı bir söz bile yoktur. Utanmadan ayet (!) rivayet etmişler.
Ömer b. Hattâb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hişâm b. Hakîm b. Hizam’a uğradım. Resûlullah (s.a.v.)’in hayatta olduğu bir dönemde idi. Namazında Furkan sûresini okumakta idi. Okuduğunu dinledim, bir de ne göreyim. Resûlullah (s.a.v.)’in bana okutup öğretmediği değişik şekilde okuyordu, az kalsın namazda üzerine atılacaktım ama selam verinceye kadar bekledim. Selam verince elbisesinden tuttum ve bu okuduğun sûreyi bu şekilde sana kim öğretti dedim. Resûlullah (s.a.v.), okutup öğretti dedi. Ben de yanılıyorsun dedim. Vallahi Resûlullah (s.a.v.) bu sûreyi bizzat kendisi bana okuttu fakat senin okuduğun gibi değildi. Sonra onu çekip Resûlullah (s.a.v.)’in yanına götürdüm ve şöyle dedim: Ey Allah’ın Resûlü! Bu kimsenin Furkan sûresini bana öğretmediğiniz şekillerde okuduğunu işittim. Furkan suresini bana okutup öğreten de sizsiniz. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): “Ey Ömer! Onun yakasını bırak!” dedi. Hişâm’a da: “Oku bakalım!” dedi. Hişâm benim duyduğum şekilde okuyuşunu orada tekrar etti. Peygamber: (s.a.v.) “İşte böylece indirilmiştir!” buyurdu. Sonra Peygamber (s.a.v.) bana: “Oku Ey Ömer!” dedi. Resûlullah (s.a.v.)’in bana öğrettiği şekilde ben de okudum. Yine Resûlullah (s.a.v.): “İşte bu sûre böylece indi.” buyurdular. Sonra Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kuran; yedi okuyuş şekliyle indirilmiştir. Siz bunlardan kolayınıza geleni okuyunuz.”
Bu lanet hadiste çok açık bir şekilde görüleceği üzere, Ömer de Hişam da aynı Furkan suresini bambaşka şekilde okumaktalar. Öyle ki bu farklılık, Ömer’i namazdayken Hişam’a saldırtacak derecede barizmiş. Ve ikisi de peygambere gidiyorlar. Aynı ihtilaflı okuyuşlarını devam ettirip ikisi de peygamber efendimizden okey alıyorlar. Ve en sonunda asıl mevzuya gelip yedi farklı Kuran olduğu peygamberimizin diline yapıştırılıyor. Tüm Müslümanların elinde tek bir Kuran olmuştur tarih boyunca. Yedi kıraat, tamamen uydurma ve Kuran’ı gözden düşürme amacına matuftur. Resulullah’ın birbirinden farklı iki okuyuşu da onaylaması düşünülemez.
Hz. Ayşe’nin azatlısı Ebu Yunus şöyle demiştir: “Ayşe (r. a) kendisi için bir Mushaf yazmamı emretti ve “ Namazları, orta namazı da koruyun” (2:238) ayetine gelince bana haber ver dedi. Ben de o ayete varınca kendisine haber verdim. Bana o ayeti “Namazları, orta namazı ve ikindi namazını koruyun…” şeklinde yazdırdı. Sonra da: “ Ben bunu Resûlullah s.a.v. den bu şekilde duydum ” dedi.
Ne bu ayette ne de Kuran’ın başka bir yerinde ikindi diye bir namazdan bahsedilmemektedir. Hedefe giden yolda ayet uydurmayı bile mubah gören bir zümreyle karşı karşıya olduğumuz acıdır. Biz sadece Kütübü Sitte’den birkaç örnekle yetindik. Lakin bu kitaplarda bu tarz yüzlerce rivayet vardır. Bu konu öyle önemli bir yer tutar ki, her hadis mecmuasında “harfler ve kıraatler” adı altında elimizdeki Kuran’dan farklı ibarelerin toplandığı kitaplar ve bablar oluşturulmuştur. Tefsir kitaplarında, hemen hemen her ayetin farklı bir şekilde şaz okuyuşlarına yer verilmektedir. Başta İbni Mesut ve İbni Abbas gibi otoritelerin güvenilirliğine sığınılarak bu tarzda hayli kabarık bir külliyat ortaya konulmuştur.
Tefsir adı altında sunulan bu ihaneti sergilemek için Celalettin Suyuti’nin “El İtkan” adındaki eserinden kısa iktibaslar yapacağız. Suyuti’yi tercih edişimiz geç dönemde yaşamış olmasına rağmen Sünnilerin her alanda hüccet olarak kabul ettikleri bir kimse olmasıdır. Yazdığı Celaleyn adındaki tefsir, Türkiye’de dâhil olmak üzere tüm Sünni İlahiyat Fakültelerinde tefsir dersinde okutulan tek tefsirdir. Hasais adlı siyer türündeki eseri, hatmi indirilecek ve üzerine okunduğunda hastalara şifa verecek kadar kutsaldır. El İtkan ise Kuran ilimleri açısından şaheser olarak değerlendirilir. Yoksa klasikleşmiş her tefsire bakan, müfessirin az veya çok şaz okuyuşlara yer verdiğini görecektir. Şimdi bu eserlerin şahına bir bakalım.
İbni Ömer şöyle dedi: “Hiç kimse Kuran’ın tamamına sahibim demesin. Kuran’ın çoğu yok olup gitmiştir. Ortada ne kadar kaldıysa o kadarı elimdedir desin sadece.”
Hasais’inde Peygamber Efendimizi putlaştırmak için olmadık taklalar atan Suyuti, Kuran’a karşı oldukça pervasızmış anlaşılan. Görmüyor musunuz daha ilk dakikadan Kuran’ın çoğunun zayi olduğunu yumurtlamış:
Ahzab suresi Bakara suresi kadar uzundu.
Suyuti, (ALLAH kendisine lanet etsin.) Ahzab suresinin Bakara’dan uzun olduğunu belirterek en az 213 ayetin kaybolduğunu ileri sürmektedir. Eğer uzunluktan kasıt ayet sayısı değil de sayfa sayısı ise yok olan kısım daha da artmış olur. Çünkü Bakara suresi 48 sayfa, Ahzab suresi ise yalnızca 10 sayfadır. Gene Kuran’ın sayılı düşmanlarından olan Celalettin, Şiilere öykünerek pek çok farklı mushaftan bahseder. İbni Mesut’un mushafında Fatiha, Felak ve Nas sureleri gibi en temel surelerin olmadığı iftirasını atmaktadır. Pek çok şeytan tefsirinde olduğu gibi Suyuti de İbni Abbas, İbni Ömer, Enes b. Malik gibi sahabelere iftiralar atarak, onların pek çok ayetteki kelimeleri, elimizdeki Kuran’dan farklı olarak okuduklarını belirtir. Müradifler (eş anlamlılar) yalanına kendisini oldukça kaptırmış görünmektedir. Bu sapık görüşe göre, Kuran’daki her kelime yerine onun eş anlamlıları kullanılabilir. Arapçanın zengin kelime hazinesi göz önüne alındığında ortada taş üstünde taş bırakılmayacağı açıktır. Oysaki Kuran ALLAH kelamıdır. Yalnızca manası değil lafzı da ilahidir. Hiçbir kelimenin yerine aynı anlama bile gelse başka sözcük ikame edilemez.
Kuran’ın korunmuşluğu bahsinde de değindiğimiz üzere bu fırka, başta en temel metinleri olmak üzere Kuran’ın tahrif edilmiş olduğunu savunmaktadır. Basit hareke ve lehçe farklılığı olarak dayattıkları, ancak gerçekte ayetlerin manalarını da tamamen değiştiren yüzlerce örnek barındıran “7 farklı kıraat” iftirası, pek çok “şaz” Kuran’lar, yüzlerce kelime ve ayetin anlamı ters yüz edecek şekilde farklı ve başka okunması gerektiğini belirtmeleri, unutulan ve unutturulan ayetler palavrası, meşhur sahabelere nispet ettikleri birbirlerini tutmayan Kuran nüshaları gibi örneklerden dehşetle seyrettiğimiz üzere; bunlar hepimizin elinde olan Kuran’a inanmamaktadırlar. Yani Kuran diyerek iman ettiklerini söyledikleri metin bile ALLAH’ın indirdiğinden ve elimizdekinden farklıdır. ALLAH’a şükür ki bu zalim tutum ancak zebani kılıklı mollalar tarafından biliniyor ve uygulanıyor olduğu için halk bu zulme ortak değil.
13:36 Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler sana indirilene sevinirler. Ancak mezheplerden Kuran’ın bir kısmını inkâr edenler de vardır…
Kuran’ı anlamak için uydurdukları onlarca ilimden ilk sıralardan birisini bu alçak nesih tezi oluşturur.
Bilimsel dil dediğimiz; halkın anlamayacağı Arapça kavramlar bombardımanıyla kitleleri uyuşturmaktan ibarettir.
Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzî 21, İ'tisâm 16; Müslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (, 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418).
İbni Mace, Nikah 36/1944; Hanbel, Müsned, 5/131, 132, 183; 6/269
Böyle bir ayetin oluşunda, onu bir hayvan yiyerek lafzen nesh edilmesinde tüm Sünni ve Şii ulema hem fikirdir. İhtilaf, yiyen hayvanın cinsinde çıkmıştır. Kimisi koyun, kimisi keçi, bazıları da ALLAH’ın ayetini yiyerek ortadan kaldıran hayvanın it olduğunu belirtmiştir. Bu it oğlu itleri mahşerde ALLAH nasıl nesh edecek düşünemiyorum bile.
Aslında bu gavatlara daha içten ana avrat düz gitmek gerekli, buna terbiyem de müsaade eder. Ancak sizden hicap ettim. Benle aynı duyguları yaşıyorsunuzdur herhalde. O zaman ağzınızı doldura doldura sövün bu şerefsizlere. En azından dilinizi korkak alıştırmayın.
Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Salat-ül Müsafirin: 17; Tırmizi okuyuş farklılıkları: 7, 2939; Buhari, ashabın faziletleri 82; Tırmızi okuyuş farklılıkları, hadis no :2930
Tırmizi, Menakıp, 65 (3898); Hanbel, Müsned, 20257
Buhârî, Husumat: 27; Müslim, Salat-ül Müsafirin, 17;Tırmizi okuyuş farklılıkları 11- 2943
Ebu Davut, sünen Ebu Davut, Salat, 5, hadis no: 410
Celalettin Suyuti, El İtkan, c.2, s.32
Celalettin Suyuti, El İtkan, c.2, s.32
Şu gün dünyadaki tüm Müslümanların elinde tek bir Kuran vardır. Noktasından harekelerine kadar birbirlerinin tıpatıp aynısıdır. Ancak zamanında ALLAH düşmanının biri, “Kuran yedi kıraattedir diye bir hadis uydurmuştur.” Bu hadisten cesaret alan bazı köpekler, orijinal nüshadan harekelemeleri ve bazı kelimeleri farklı olan Mushaflar türetmeye çalışmışlar ancak ALLAH bu büyük fitneden Müslümanları koruyarak kitabının tahrif edilmesine izin vermemiştir. Bu uydurma metinler kaybolup gitmiştir. Lakin bazı bölümlerini eski müfessirlerin kitaplarında şunun kıraatine göre bu ayet şöyle okunmuştur diye görmekteyiz. Bunun uydurma olduğu açıktır. Zaten dünyada aklı başında hiçbir Müslüman bu uydurmalara itibar etmemiştir.
Hicri 2. asırda ALLAH’ın kitabını tahrif etmek isteyen birçok kuduz köpek ortaya çıkmıştır. Bu itlerin ALLAH’ın kitabı diye yazdıkları kitapların yedi tanesi bir uydurma hadis ile teoride seçilmiş diğerleri ise şaz (uydurma) ilan edilmiştir. Pratikte ise hiçbirine itimat edilmemiştir. Ve hepsi kaybolup gitmiştir. Dünyadaki tüm Müslümanların ellerinde ALLAH’ın indirdiği şekilde bir noktası bile değişmemiş Tek bir Kuran mevcuttur. Teorik olarak 7 kıraat vardır diyen herkes küfre düşmüştür.
|