İddeti sayma, erkeğe verilmiş bir görevdir. Bu, eşiyle yakından ilgilenmesini zorunlu kılar. Eğer iddeti saymazsa dönüş imkanı varken süreyi geçirerek hakkını kaybedebilir. Kadın, iddeti ile ilgili olarak kocasını doğru bilgilendirmek zorundadır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri o kadınlara helal olmaz.” (Bakara 2/228) Âdet olduğu halde olmadım derse günaha girer.
Bazıları “Allah'ın rahimlerinde yarattığı” şeyin çocuk olduğunu zannetmişlerdir. Çocuğu gizlemek mümkün değildir. Ayrıca hiçbir kadın babasız çocuk doğurmak istemez. Bu durumda olan kadının gizleyebileceği tek şey âdet kanıdır.
Eşlerin iddet bitinceye kadar ayrılmamaları önemlidir. Kadın evden çıkar veya çıkarılırsa eşler, bir başkasının yanında birbirlerinin kötü hallerini ortaya dökerek soğukluğun artmasına sebep olabilir ve kötü niyetli kişilerin engeline takılabilirler. Bunun zararını kendileri çeker. “... Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa kendine yazık etmiş olur...” âyeti bunu göstermektedir.
Erkek bu süre içinde durumu gözden geçirip daha sağlıklı bir sonuca varabilir. Kadın da kocasını ikna etme fırsatını yakalar. Çünkü iddet bitinceye kadar koca, eşine dönme kararı verebilir. Bu süre içinde kadının kocasına karşı davranışlarında bir sınırlama yoktur. Onun ilgisini çekmeye çalışabilir.
Erkek karısına dönmek isterse Mârufa uygun olarak döner. Ayrılmak isterse güzellikle ayrılır. Kadına zarar vermek ve iddetini uzatmak için dönemez. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Kadınları boşadınız, onlar da bekleme sürelerinin sonuna vardılarsa artık ya Mâruf ile tutarsınız veya Mâruf ile ayırırsınız. Yoksa onları, zarar vermek ve haklarına saldırmak için tutmayın. Bunu yapan, kötülüğü kendine yapmış olur. Allah’ın âyetlerini arzularınıza alet etmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. İndirdiği Kitap ve doğru bilgi ile o, size öğüt vermektedir. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi bilir.” (Bakara 2/231)
Erkeğin karısına dönmesi iyi niyet şartına bağlıdır. Hatta iddetin sonunu beklemeden de karısına dönebilir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Eğer kocalar arayı düzeltmek isterlerse, kadınlara iddet içinde dönmeye daha çok hak sahibidirler.” (Bakara 2/228) Yani iddet bitiminde dönebileceklerine göre, iddet esnasında öncelikle dönebilirler.
Kadın, kocasının kötü niyetli olduğunu ispatlarsa, dönüşünü kabul etmeyebilir. Kötü niyeti ispat zordur.
Cahiliye Arapları talakı bilirlerdi. Fakat bunun belli bir sayısı yoktu. Koca karısını boşar, iddet esnasında ona döner ve bu işi istediği kadar yapabilirdi. Böylece karısına ne kocalık yapar ne de başkasıyla evlenmesi için onu serbest bırakırdı. İddeti bitse dahi evlenmesini yasaklayabilirdi. İslam, sınırsız talak hakkını üçe indirdi ve ilk ikisinde kocaya iddet içinde dönme hakkı tanıdı. Üçüncü boşamadan sonra bu hakkı tanımadı. Dolayısıyla karısını, âdetten temizlenmişken, ilişkiye girmeden boşayan kişi, bir boşama hakkını kullanmış olur. Süre sonunda ayrılığa karar vermenin bu konuda bir etkisi yoktur. Evliliği devam ettirme kararı verilirse yine bir boşama meydana gelmiş fakat evlilik yeniden kurulmuş olur.
Buraya kadar anlatılanlar, bir tek boşama ile ilgili işlemlerdir. "O talak iki defa olur” âyeti, bunun iki kere olabileceğini hükme bağlamıştır. Aksi taktirde Cahiliye döneminde olduğu gibi kadınlara, bu yolla zulüm yapılabilirdi. Allah zulme izin vermez.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
فَإِن طَلَّقَهَا فَلاَ تَحِلُّ لَهُ مِن بَعْدُ حَتَّىَ تَنكِحَزَوْجاً غَيْرَهُ فَإِن طَلَّقَهَا فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَن يَتَرَاجَعَا إِن ظَنَّا أَن يُقِيمَا حُدُودَ اللّهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ {230}
“Erkek üçüncü defa boşarsa, artık bu kadın ona helal olmaz. Kadın evlenir, bu koca da boşarsa bakarlar; Allah’ın koyduğu sınırlarda duracakları kanaatine varırlarsa, birbirlerine dönmelerinde bir günah yoktur Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar. …” (Bakara 2/230)
Hem boşama sırasında, hem bekleme süresinin sonundaki işlemlerde şahit bulundurmak gerekir. Böylece işlemin başı ve sonu tespit edilmiş, hakların zayi olması önlenmiş olur. Kur’ân’ın, evlenmede şahit şartı koşmayıp boşamada koşması, buna çok önem verdiğini gösterir.
“Allah her şey için bir ölçü bir standart koymuştur.” (Talak 65/3) buyurulduğu için buraya kadar anlatılanlar o standartın bir parçasıdır. Hepsi de yerine getirlimesi zorunlu emirlerdir.
Talakın, üç ile sınırlanması fıtrata uyar. Çünkü istenmeyen bir işten sonra en çok iki kez özür kabul edilir, üçüncüde kabul edilmez. Bunu Musa aleyhisselam ile Hızır olayında da görürüz.
Musa, Hızır’a: "Sana öğretilenden bana da bir olgunluk bilgisi öğretmen için seninle gelebilir miyim?" dediği zaman Hızır: "Gel, ama sen benimle beraber olmaya dayanamazsın. İç yüzünü bilmediğin bir şeye nasıl dayanacaksın?" Bana uyarsan, ben sana anlatıncaya kadar hiç soru sorma!" demişti. Musa aleyhisselam iki kere soru sormuş, Hızır da "Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam benimle arkadaşlık etme. Çünkü artık benim tarafımdan beyan edilecek son özür noktasına ulaştın" demişti. Üçüncü soruyu da sorunca Hızır, “İşte bu benimle senin aranı ayırır” demişti. Üçüncüden sonra artık özür kabul edilmez. Tıpkı bunun gibi üçüncü talaktan sonra kocanın özür beyan etme imkanı sona erer ve eşler birbirinden ayrılırlar. Bu da fıtrata uygun bir boşama olur.
Bakara 2/231, Talâk 65/2.
Cessas, Ahkâmu’l-Kur’ân, c. II, s. 73; Reşid Rıza, Tefsiru'l-menar, Kahire, c. III, s. 38.
Erkek üçüncü ve son hakkını da kullanmış olur.
Sonraki sayfa»»